Dilek Duası  

Go Back   Dilek Duası > DİNİMİZ İSLAM > Dinimizi Öğrenelim > Ahiret Hayatı

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Mahşerde Hesap İçin Toplanmaları-Hesap Anı doguasya Ahiret Hayatı 0 28-11-11 22:19
Mizan ve Hesap Nasılolacaktır nurcann Ahiret Hayatı 0 16-11-11 19:37
Ahirette Hesap Sorulmayacak Olanlar nurcann Ahiret Hayatı 0 16-11-11 19:34

Yeni Konu aç Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 28-11-11, 22:19   #1 (permalink)
doguasya
ziyaretçi
 
Mesajlar: n/a
Konular: 6
Standart Mahşerde Hesap İçin Toplanmaları-Hesap Anı

Mahşerde Hesap İçin Toplanmaları-Hesap Anı

İnsanların Hesap için Toplanmaları

Bu an, kafirlerin bütün ömürleri boyunca kaçtıkları, bilmezden geldikleri, müminlerin ise hazırlanıp bekledikleri hesap anıdır. Bugün herşey Allah'ın güç ve şanına uygun olarak yaratılmıştır. Hesabın gerçekleştirilmesi için ruh ve melekler saflar halinde dizilirler. O gün, insanlar arasında adaletle hükmedilecek ve konuşacak kişi sadece doğruyu söyleyebilecektir:
Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyleyecektir. (Nebe Suresi, 38)
Kuran'da bildirildiğine göre Allah ahirette kullarına en yüce makamda azametini gösterecektir. O gün Allah'ın arşını sekiz melek taşır:
Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır. Siz o gün arz olunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (şey), gizli kalmaz. (Hakka Suresi, 17-18)

O gün toprağın altından çıkan tüm insanlar dalga dalga Allah'ın huzuruna gelirler:
Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir. Sur'a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksiniz. (Nebe Suresi, 17-18)
Kuran'da müminlerin o anda yüzlerinin ışıl ışıl parladığı ve Rabbimize bakıp durdukları bildirilmiştir. İnkar edenler ise utançlarından başlarını dahi kaldıramazlar. İnkar edenlerin o anki tavırları ayetlerde şu şekilde belirtilmiştir:
(Artık bütün) Yüzler, diri, kaim olanın önünde eğik durmuştur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir. (Ta-ha Suresi, 111)
Şu anda dünyada milyarlarca insan yaşamaktadır. Bu sayıya şimdiye dek yaşamış ve bundan sonra da yaşayacak insanların sayısını eklersek mahşer (diriliş) günü mezarlarından çıkıp toplanacak insan kalabalığı ve bunun oluşturacağı olağanüstü tablo hakkında bir fikir edinebiliriz. İnsanlar biraraya toplanacak ve birbirlerini, yaptıklarını, olup bitenleri açıklıkla görüp anlayabileceklerdir. Çünkü o gün, Kaf Suresi'nde belirtildiği gibi keskin bir görüş hakimdir:
Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir. (Kaf Suresi, 22)
İnsanın dünya hayatı boyunca tanıyıp bildiği tüm insanlar oradadır. Tanınmış, tanınmamış, zengin, fakir her kişi, kısaca kıyamet gününe kadar yaşayıp ölmüş olan tüm insanlar, aralarında hiçbir ayırım söz konusu olmadan Allah'ın huzurunda toplanırlar. Ama artık böyle bir günde, ne kazandıkları ünden ne de edindikleri itibardan eser yoktur. O gün pişmanlık yaşamayacak tek topluluk müminlerin oluşturduğu topluluktur. Bir devre imzasını atmış, dünya tarihinde adından çok söz edilmiş de olsa iman etmedikleri sürece, bütün insanlar, Allah'ın huzurunda pişmanlık ve azabın şiddeti ile korku içinde olacaklardır. İnsanların dünyada üstün ve ünlü kabul ettikleri kişiler, devlet başkanları, şarkıcılar, sanatçılar, zenginler kısaca herkes aynı korkuyu yaşayacak, herhangi bir dünyevi üstünlük unsuru olmadan herkes aynı konumda olacaktır. Dünyada bir ayrıcalık olarak görülen para ve mevki, insanların biraraya toplandıkları bu günde hiçbir şey ifade etmeyecek, hayran olan da hayran olunan da aynı konumda olacaktır. Kuran'da insanların din günü Allah'ın huzurunda toplanacağını bildiren ayetlerden bazıları şu şekildedir:
O gün, onların tümünü birarada toplayacağız, (Yunus Suresi, 28)
De ki: "Allah sizi diriltiyor, sonra sizi öldürüyor, sonra kendisinde hiçbir kuşku olmayan kıyamet günü O sizi biraraya getirip-toplayacaktır. Ancak insanların çoğu bilmezler. (Casiye Suresi, 26)
O gün dünyada sahip olunan makamın ve mülkün hiçbir önemi yoktur. Kimse kimsenin takdirinin peşinde koşacak, kimse kimseye gösteriş ve gurur yapacak halde değildir. Kimsenin kimseye karşı bir üstünlüğü kalmamıştır. Soylular, zenginler, efendiler, patronlar veya sıradan insanlar aynı hesap ile karşı karşıya kalacaklardır. Üstünlük Allah'a olan yakınlığa göredir. Tüm insanlar Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan işler dışında hiçbir işin önemi olmadığını, sahip oldukları herşeyin tek sahibinin Allah olduğunu kesin olarak anlamışlardır. Ancak gerçeklerle karşılaşan inkarcıların artık geriye dönüp, yaptıklarını telafi etme imkanı yoktur. Kuran'da bu olay şu şekilde anlatılmaktadır:
Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da. (Mü'minun Suresi, 101)

Hesap Anı

Kuran'da, insan yaşamının gerçek anlamı şöyle açıklanmaktadır:
Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın. (İnşikak Suresi, 6)
İnsanların hayatları için bir dönüm noktası olacağına inandıkları belirli olaylar vardır. İyi bir üniversiteye girmek, diploma almak, evlenmek, çocuk sahibi olmak gibi... Bu ve buna benzer planları olan insanlar, amaçlarına ulaşacakları ana kadar gün sayıp, pek çok hazırlığı o anı hedefleyerek yaparlar. Yaşamlarında sadece bu hedef vardır ve yalnızca bu amaç doğrultusunda yaşadıklarını da söylemekten çekinmezler. Oysa insan Allah'a kulluk etmek için yaratılmıştır. Her ne kadar kendisi kabul etmese de yaratılmasının yegane amacı budur. Aslında bunu bilir. Ama kitabın başında da anlattığımız gibi, hiç bitmeyecek zannettiği dünya hayatında bu gerçeği unutmaya çalışarak yaşar. Kısaca bunu tamamen görmezden gelir. Hayatı boyunca ne yaparsa yapsın harcadığı bütün çabaların sonucunda ulaşacağı son nokta Allah'ın huzuruna çıkacağı andır. Bu an, O'na hesap vereceği mahşer günüdür.
Dünyadaki yaşamımızda geçen her gün bizi o mahşer gününe biraz daha yakınlaştırır. Geçen her saat, her dakika, hatta her saniye ölüme, yeniden dirilişe ve hesaba doğru atılmış yeni bir adımdır. Bu ilerleyişi durdurmanın ya da geri çevirmenin yolu yoktur. Tüm insanlar bu yolu izleyeceklerdir. Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
Şüphesiz onların dönüşleri bizedir. Sonra onları hesaba çekmek de bize aittir. (Gaşiye Suresi, 25-26)
O an geldiğinde artık herşey sonuca ulaşır. Bu safhadan sonra geri dönüş veya telafi imkanı da yoktur. Vicdanlarının gösterdiği gerçeği anlamazlıktan gelenlerin yaşadıkları panik ve şaşkınlık daha önce hiç tatmadıkları boyutlardadır. Varlığı ve birliği hiçbir kuşkuya sebep olmayacak kadar açık olan Allah'ı dünyada inkar edecek kadar zalim olan bu insanlar, daha önce hiç beklemedikleri, benzeri görülmemiş bir azapla karşılık göreceklerdir. Çünkü Hak Kitabı tebliğ eden elçiler tarafından uyarılmışlar ve nasıl yaşamaları gerektiğine dair her konudan haberdar edilmişlerdir. Kendilerine, dünyada anlatılanları düşünüp, muhakeme edebilecekleri kadar bir süre de verilmiştir. Allah Kuran'da "Size dünyada öğüt alanın öğüt alabileceği kadar bir süre verilmedi mi?" (Fatır Suresi, 37) ayetiyle bu gerçeği bildirmiştir.
Artık verilen süre dolmuş, hesap anı gelmiştir. İnsanın dünya hayatı boyunca işte, evde, okulda, eğlencede, her nerede olursa olsun tüm yaptıklarına Allah şahittir. İnsana "şah damarından" daha yakın olan Allah, herkesin her anını gözetlemiştir. Herkes dünya yaşamında kim tarafından yaratıldığını, yaratılma amacını, yapması gerekenleri ve Allah'a döndürüleceğini öğrenmiştir. Bu gerçeği bildikleri halde kendilerini aldatmayı tercih etmişlerdir. Bu yapılan kuşkusuz büyük bir suçtur, büyük bir cesarettir ve de bu şeytani cesaret, elbetteki karşılıksız kalmayacaktır. O zorlu günde herkese yaptıkları ve yapmayıp erteledikleri tek tek haber verilecektir:
Allah, hepsini dirilteceği gün, onlara neler yaptıklarını haber verecektir. Allah, onları (yaptıklarıyla bir bir) saymıştır; onlar ise onu unutmuşlardır. Allah, her şeye şahid olandır. (Mücadele Suresi, 6)
O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük fırlayıp-çıkarlar. Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür. (Zelzele Suresi, 6-8)

Allah Kuran'da, "... Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır..." (Bakara Suresi, 197) diyerek insanları hesap anı için hazırlık yapmaya çağırmıştır. Vicdanını kullanan, Allah'ın çağrısına icabet edenler için o gün hiçbir korku ve hüzün yoktur. İnkar edenler ise telafisi olmayan bir pişmanlık yaşarlar. Dünyada yaptıkları ahirette kendilerine hatırlatıldığında duydukları pişmanlık Kuran'da şu şekilde anlatılmaktadır:
O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda? Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim." Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azab gibi azablandıramaz. (Fecr Suresi, 23-25)
İnsan, Allah'a itaat etmekten ve O'na boyun eğmekten başka hiçbir çaresi olmadığını kavramıştır. Zaten aksini istese de yapamaz. Hatta isteyemez bile ...
Artık bu gün, Allah'ın bütün insanlara vaat ettiği, inkarcılar için son derece acıklı bir gündür. Kabirlerden çıkışın ürkütücülüğü ve toplanma gününün dehşeti tartışılmazdır. İnsanlar kendilerinden önce dünyadaki yaşamını tamamlamış olan insanların da bu gerçekle karşılaştıklarını, Allah'ın vaadinin gerçekleşmiş olduğunu böyle bir günde görmüşlerdir. Ama artık bütün herşey için geç kalınmıştır. Artık yapacak hiçbir şey yoktur. Böyle bir günden kimse asla kurtulamayacaktır.

Kimse Haksızlığa Uğratılmaz

Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı, (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Zümer Suresi, 69)
İşlenen her amelin sorgulanacağı bu günün ihtişamı, Allah'ın büyüklüğüne, sonsuz adaletine, Cebbar (dilediğini zorla da olsa gerçekleştiren), Kahhar (kahreden) ve Muntakim (intikam alan) sıfatlarına yakışır şekilde olacaktır. Dünyada olduğu gibi ahirette de amellerin sorgulanıp sonuçlandırılması Allah'ın adaleti ile eksiksiz olarak görülecektir. O gün kurulacak olan "duyarlı teraziler" ile herkes hak ettiği karşılığı bulacaktır. Kuran'da din gününde kurulacak olan hassas terazilerin bilgisi şu şekilde verilmektedir:
Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak biz yeteriz. (Enbiya Suresi, 47)
Dünya hayatı boyunca yapılan her amel en küçük ayrıntılar bile eksik kalmaksızın bu tartılara konulur. Bu tartının ibresi sonsuz azaba veya sonsuz kurtuluş ve mutluluğa götürecek kararı belirler. Yaptıkları iyilikler ağır gelen insanlar cennete gidecektir, hafif kalanlar ise korkunç bir azapla azaplandırılacakları cehenneme atılacaklardır. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
İşte, kimin tartıları ağır basarsa, Artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir. Kimin tartıları hafif kalırsa, Artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum). Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın bir ateştir. (Kaaria Suresi, 6-11)
Hesap Yerine Bir Sürücü ve Bir Şahitle Gelir
Hesap günü sorgulanma sırasında tüm insanların yanında bulunacak olan iki meleğin bilgisi Kuran'da şu şekilde verilmektedir:
(Artık) her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahit ile gelmiştir. (Kaf Suresi, 21)
Din günü her yer Allah'ın nuru ile aydınlanır. Bu büyük mahkemede tanıklık yapacak olan elçiler ve şahitler hazır bulundurulur. Dünyada Allah'a kulluk etmeleri gerektiğini insanlara hatırlatan ve öğütleyen peygamberler ve diğer şahitler, hesap günü sorguya çekilecek insanların yanındadırlar. Bu şahitler hak ile hükmedeceklerdir. Hesap günü aslında Allah'a kulluk etmesi gerektiğini bildiği halde, bilmediğini iddia edebilecek hiç kimse olmayacaktır

O gün hiç kimsenin, Allah'ın huzurunda yaptıklarını inkar etmeye fırsatı veya imkanı yoktur. İşlediği bütün hayırlar ve şerler ortaya çıkarılmıştır. Gerçekleri inkar etse bile şahitler adil olacak ve onu yalanlayacaklardır. Rabbimizin huzurundaki bu büyük düzen içerisinde her ümmet, kendi imamı ve kitabıyla gelecektir. Hz. Adem'den bu yana yaşamış tüm toplumların birarada olacağı bu ortamda, sorgulamadaki düzen ve hesaptaki titizlik, Allah'ın aklının büyüklüğünün ve sonsuz adaletini bize gösterir. Allah'ın adaleti bir ayette şöyle haber verilmektedir:
O gün sen, her ümmeti dizüstü çökmüş (veya toplanmış) olarak görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. "Bugün yapmakta olduklarınızla karşılık göreceksiniz." (Casiye Suresi, 28)

İşitme Görme Duyuları ve Derileri Şahitlik Eder

O gün suçlu günahkarların işledikleri kötülüklere şahit olanlar da orada hazırdır. Müminlerin, yazıcı meleklerin ve Allah'ın getirdiği şahitlerin yanısıra, inkarcıların aleyhine şahitlik edenlerin arasında hiç beklemedikleri şahitler de vardır. Bunlar, insanın kendisini yalnız sandığı sırada dahi, Allah'ın kendisini çepeçevre kuşattığına dair en çarpıcı delillerdir. İnkarcıların aleyhinde şahitlik yapacak olanların arasına, kendi işitme, görme duyuları ve derileri de eklenmiştir. Her biri Allah'ın izniyle konuşur ve eksiksiz olarak söylemesi gerekenleri, şahit olduklarını bildirirler. Bütün bir ömür boyunca kullandıkları, kendilerine ait sandıkları uzuvlarının bile insana ihanet etmesi o gün yaşanacak olan psikolojik yıkımı daha da arttırır. Kuran'da bu konunun anlatıldığı ayetler şu şekildedir:
Allah'ın düşmanlarının biraraya getirilip-toplanacakları gün işte onlar, ateşe bölükler halinde dağıtılırlar. Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz. Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz. İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz-zannınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayan kimseler olarak sabahladınız." Şimdi eğer sabredebilirlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dönmek isterlerse, artık hoşnut olacaklardan değildirler. (Fussilet Suresi, 19-24)
İnsan, yaptığı herşey için, makul bir açıklama tarzı geliştirebilir. Hatta buna kendisini bile inandırabilir. Bu açıklamaların her zaman makul şeyler olması da şart değildir. O an için tek istenilen, açıklamalarla karşı tarafı -ya da kendisini- ikna etmektir. Başka bir anlatımla, inanmak istediği şeye inanır ve onu savunmak için mantıklar geliştirir. Yaptığı açıklamalar da bu mantığa dayanmaktadır. Belki de bu nedenle Allah'ın varlığını dahi inkar edebilmek için ortaya sürdüğü deliller kendince geçerli olmuş ve bunlara dayanarak geçmiş hayatında inananlara karşı kararlı bir mücadele yürütmüştür. Ama bu açıklamaların ve tevillerin hiçbiri hesap gününde geçerli değildir.
O gün gururla ve güvenle savunduğu açıklamaların geçersizliğini görecek, aleyhine şahitlik eden kendi uzuvları karşısında gizleyecek birşeyi kalmadığını anlayacaktır. Kimsenin görmediğini zannettiği şeyler, gizli yapılan işler teker teker ortaya dökülecek, kendi bedeni bunları ikrar edecektir.
Yapayalnız Sorguya Çekilirler
Bu günün bir başka özelliği de, hem dünyada hem ahirette yandaşlarından yardım göreceğini umanların, bunun aksine hesaba "tek olarak" çekilmeleridir. Böylece inkarcılar, Allah'tan başkasından beklenti içinde olmanın ne derece anlamsız olduğunu görecekler ve düştükleri yanılgının karşılığını da alacaklardır. Her insanın tek başına sorguya çekileceği gerçeği Kuran ayetlerinde haber verilmiştir:
Ve onların hepsi, kıyamet günü O'na 'yapayalnız, tek başlarına' geleceklerdir. (Meryem Suresi, 95)
Burada durup bir an için bu gerçeği daha ayrıntılı düşünmek gerekir. Yalnız kalmak insanların dünya yaşamlarında en fazla çekindikleri, özellikle zorluk anlarında kendilerini korkutan duygulardan biridir. Tek başına bırakılmak dünya şartlarında dahi insanlar için en büyük azaplardan birisidir. Oysa ahiret günü söz konusu olan sadece yalnızlık değildir. Asıl olan bir inkarcının karşı karşıya kaldığı ve bir zulüm işlediğini bildiği için şiddetli korku duyduğu hesap anıdır. Kendisine güvenebileceği, yardım veya medet umacağı kimse yanında yoktur. Yakınlık veya merhamet konusunda yegane güvendiği kişiler olan ailesi bile onu tanımaz. Üstelik herşey kendi aleyhine dönmüş, kendi bedeni, kendi yaptıkları aleyhine açıklamalar yapmaya başlamıştır. Kısacası bu yalnızlık, tarifini kolay kolay yapamayacağımız bir yalnızlıktır

Yalancı ilahlardan ve dostlardan yardım görmeyi ummaları gibi, kafirlerin bir başka yanılgısı da dünyada gizlice işledikleri günah ve kötülüklerin hesap gününde ortaya çıkmayacağını sanmalarıdır. Oysa Allah onların dünya hayatlarında yaptıkları gizli, saklı her harekete ve söze şahittir. Bu gerçek ayetlerde şöyle haber verilir:
Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (şey) gizli kalmaz. (Hakka Suresi, 18)
Her bir nefse yaptığının tam karşılığı verildi. O, onların işlediklerini daha iyi bilenir. (Zümer Suresi, 70)
İnkarcıların tüm günahları artık ortadadır. Hayatı boyunca ailesine, en yakın dostuna dahi yalan söyleyen, sahtekarlık yapan, kendi çıkarları için herşeyi göze alan, Allah'ın elçilerini yalanlayan, onların anlattığı herşeyi reddeden ve en sonunda bunların hiçbir zaman ortaya çıkmayacağını ve mutlaka unutulacağını zanneden insanlar o gün yapayalnız sorgulanacaklardır. Tüm sırları ortaya çıkan bu insanların durumu Tarık Suresi'nde şu şekilde anlatılmaktadır:
Sırların orta yere çıkarılacağı gün; Artık onun ne gücü vardır, ne yardımcısı. (Tarık Suresi, 9-10)
O Gün Dostluk Akrabalık ve Yakınlık Yoktur
O gün insanın kendisinden başka birisiyle ilgilenmeye ne hali ne de imkanı vardır. İnsan dünyada iken değerli gördüğü ve güvendiği ailesini bile düşünmez. Yaşadığı olayların dehşetinden dolayı yalnızca kendi derdindedir. Dünya hayatında en çok övündüğü, soy ağaçlarını hazırladığı, şecerelerini çıkardığı ataları, akrabaları ve çocuklarıyla olan bağları artık kopmuştur:
Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da. (Mü'minun Suresi, 101)
Dünyada yakınlarının malını, mevkisini ve desteğini büyük güç sayıp, bunlara sığınanların güvendikleri kaleler yerle bir olmuştur . Üstünlüğü ve gücü atalarından gelen ünvanlarda ya da maddiyatta arayanlar, din ahlakından uzak bir hayat yaşayarak bir kazanç sağladıklarını zanneden, hatta bunu bile bir üstünlük sayan insanlar, içine düştükleri hatayı anlamışlardır. Bugün yalnızca imanın bir değeri vardır.
Dünya hayatında dostlukların oluşması ve devam etmesi için en önemli şart genellikle kişinin karşısındaki insandan elde edeceği menfaattir. Menfaat ise istikbalini güvence altına alabilmek, ileriye yönelik bir yatırım yapabilmek, para, itibar, çevre edinebilmek amacını taşımaktadır. Oysa hesap gününde kimsenin zevk, heves ve şehvet peşinde koşacak hali kalmadığı için, tüm eski dostluklar bir anda unutulur. Kuran'da bu gerçek şöyle bildiriliyor:
(Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost, hiçbir yakın dostu sormaz. (Mearic Suresi, 10)
Din gününde yaşanan korku öylesine büyüktür ki, her kim olursa olsun, bu korkunç azaptan kurtulabilmek için tüm sahip olduklarından vazgeçer. Uğruna herşeyi göze alarak elde ettiği zenginlikleri hiç önemsemez. Hatta sadece sahip oldukları değil, dünyadaki tüm zenginlikler onun olsa bile hepsini fidye olarak vermek ister. Sıkı sıkıya elinde tuttuğu tüm malı artık onun için hiçbir anlam ifade etmez. Allah yolunda harcama konusunda cimrilik ettiği mallarını gözünü bile kırpmadan feda eder. Ama artık çok geç kalmıştır.
Ondan istenen; göz açıp kapaması kadar kısa sürecek olan dünya hayatında, Allah'ın kendisine verdiği nimetleri Allah yolunda kullanmasıyken, o bu zorlu günü gözardı etmiş, hatta öldükten sonra bile dünyada kalan eserleriyle isminin anılacağını, itibarının devam edeceğini umut etmiştir. Kuran'da içinde bulundukları bu çıkmaz durum şu şekilde ifade edilmiştir:
Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azabtan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah'tan kendileri için açığa çıkmıştır. (Zümer Suresi, 47)
(İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur. (Ankebut Suresi, 25)
Dünyadayken pek çok sahtekarlığa şahit olduğu halde, inkarcıların hiçbiri dostluklarının sahte olduğu gerçeğini kabullenmek istemez. Birçok insan için yaşadıkları dostluklar ve sevgiler "diğerlerinden farklıdır". Oysa hep aynı hataya düşmüşler, vefayı dünyada dahi hemen hemen hiçbir zaman yaşamamışlardır. Üstelik o gün görülecek olan azaba karşı yaptıkları teklif, inkar edenlerin dostluğa bakış açılarını da ortaya koyacaktır. O gün, dünyadayken derin bir bağla bağlı olduğu ailesi ve dostları kurtuluş fidyesi konumundadır. Kuran'da bu gerçek bize şöyle haber verilmektedir:
(Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz. Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister; Kendi eşini ve kardeşini, Ve onu barındıran aşiretini de; Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir. (Mearic Suresi, 10-15)
Mahşer günü inkarcıların yaptığı bu fidye teklifi onların gerçek karakterlerinin ortaya çıkması açısından oldukça önemlidir. Artık dünyadaki en yakın ilişkilerin dahi menfaat ortadan kalktığı, kişilerin çıkarlarıyla çatışmaya başladığı anda tüm değerini yitirdiği bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Oysa bu beyhude bir çabadır. Allah insanları bu mallara sadece onları denemek için varisçi kılmış ve onlara belli bir zaman belirlemiştir. Bu sürenin tamamlanmasının ardından bunları fidye olarak vermek istemeleri, inkarcıların kavrayış bozukluklarını bir kez daha ortaya koyacaktır


Konu doguasya tarafından (28-11-11 Saat 22:25 ) değiştirilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +2 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:13.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, yasaya aykırı yada telif hakkı içeren paylaşımları iletişim bölümünden bizlere bildirebilirsiniz