Dilek Duası  

Go Back   Dilek Duası > DİLEK DUALARI > Esmaül Hüsna Duaları

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
ES-SABUR esmasının zikri ve faydaları özlem35. Esmaül Hüsna Duaları 1 19-03-13 18:08

Yeni Konu aç Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 19-03-13, 15:44   #1 (permalink)
AKTİF ÜYE
 
Üyelik tarihi: 10-10-12
Mesajlar: 105
Konular: 40
özlem35. is on a distinguished road
Standart Es Sabur

Es Sabur

Tutmak, alıkoymak, engellemek anlamındaki sabr kökünden türemiş bir sıfattır. Habs köküyle eşanlamlıdır. Allah’a (c.c) izafe edildiğinde hilim sıfatına yakın bir anlam ifade etmektedir.

Allah (c.c) için, kendisine isyan edenleri cezalandırmakta aceleci davranmayan, bu gibilere mühlet veren, kulların binbir çeşit edep ve saygı dışı hallerini görüp durduğu ve onları cezalandırma kudreti bulduğu halde erteleyen anlamında kullanılmaktadır.

Bu isim Kur’ân-ı Kerîm’de geçmemekte, esma-i hüsna’nın sayıldığı hadis-i şerifte yer almaktadır.


“İşittiği ezaya Allah’tan (c.c) daha sabırlı hiç kimse yoktur. Çünkü ona çocuk isnad ederler O ise onlara afiyet ve rızık vermeye devam eder.” Anlaşılıyor ki Allah (c.c) cezayı takdir ettiği ve süresini belirlediği bir zamana kadar erteler.
“Eğer Allah (c.c) zulümleri sebebiyle insanları hemen cezalandıracak olsaydı yeryüzünde canlılardan hiçbir şey bırakmazdı, ancak onları belirli bir süreye kadar ertelemektedir.” (Nahl 16/61)
“Ey Muhammed (s.a.v), sakın Allah’ı (c.c) zulmedenlerin yaptıklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.” (İbrahim 14/42)


Sabûr ismi ile halîm ismi arasındaki farkı âlimler şöyle açıklamışlar :

Halîm ismi daha çok af ve mağfiretle ilgilidir. Sabır ise insanların işlediği suçların karşılığını vakti geldiğinde mutlaka vereceğini, tevbe etmeden ahirete intikal etseler de gereken cezanın orada kesinlikle icra edileceğini anlatır.
Sabır, ilmin ürünüdür. Hilim sahibi insanın ancak fiillerinde sabır görülür. Sabır, hilmin derecesine göredir

Yaratılmışlar bilmediklerinden dolayı cezalandırmada acele etmezler, âcizliklerinden dolayı da bağışlarlar. Allah (c.c) ise ilminin kemâlinden dolayı cezalandırmada acele etmez, kudretinin tamlığından dolayı affeder.
Allah (c.c) kullarına, öğretmek maksadıyla eziyet eden kimsenin kendisine nasıl, ne şekilde, ne ile eziyet ettiğinden şikâyet eder. Bununla beraber onlara afiyet ve rızık vermeye de devam eder. Bundan kul şunu anlamalıdır : Kendisine Allah (c.c) nimet verdiğinde nasıl şükretmesi gerekiyorsa, bir belâ geldiğinde de şikâyetini sadece Allah’a (c.c) arzetmelidir. Peygamberler (a.s) ve Salih kullar böyle yapmışlardır.. bu durum kulun sabûr oluşudur.

Sabır, ilgili olduğu durum ortadan kalktığı veya hiç olmadığı zaman bulunmayan bir şeydir. Hilm ise ilgili olduğu durum bulunsun bulunmasın (yani cezalandırılacak suç ilensin işlenmesin) devam eden bir fazilettir.

“Rahman çocuk edinmiştir dediler. Andolsun siz kötü bir cür’ette bulundunuz. Nerdeyse o sözden dolayı gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp dağılacaktır. Rahman için çocuk iddia ettiklerinden ötürü. Çocuk edinmek Rahman’a yakışmaz….” (Meryem 19/88-92)

Bu âyette insanların ağzı dili yok bildikleri kâinatta çok büyük bir yer işgal eden, hiçbir şeyden etkilenmez gözüken, yer ve dağların nasıl etkilendikleri, ama Allah’ın (c.c) nasıl sabrettiği anlatılmaktadır. Bu sabır ilim ve kudretin kemâliyle bulunuşundan kaynaklanır. Nasıl olsa ilminden dışarı çıkacak ve kudretini aciz bırakacak değiller.
Allah (c.c) bir işi vakti gelmeden yapmak için acele etmez. Yapacağı işlere zaman tayin eder ve etmiştir. Koyduğu kanunlara kendisi de riayet eder, zamanı gelince icra eder. Acele edip de öne almaz, geciktirip geri bırakmaz. Aceleye ve tehire zorlanamaz.
İnsan bu dünyada ya hoşuna giden ya da hoşuna gitmeyen şeylerle karşılaşır. Her iki halde de kendisine sabır gereklidir ki hoşun gidenlere erişsin, hoşuna gitmeyenlerden korunsun. Bu açıdan bakıldığında sabır ikiye ayrılır :

1–Elem-i mekruha sabır ve tahammül ile güzel olan neticelerini beklemek. Acı ilaçlarla tedavi gibidir. Taatlerin, güzel amellerin meşakkatlerine tahammül ile neticelerini beklemek, gözetmek.

2–Lezzet-i âcileden ve şehadetten sabır ile kötü neticelerinden korunmak.

Zararlı tatlılardan sakınmak gibi. Haramdan, menhıyattan ve hoş ve tatlı görünüp de sonu kötü olan aldatıcı maddî ve manevî zarar verici şeylerin zararlarından, kötü neticelerinden sakınmak için sabır.

Evamire imtisal, nevâhîden ictinab konusunda sabır.

Her şeyin bir anda olmasını istemek aslında hiçbir şey istememektir. Zira mahlukatta terbiye kanunları geçerli olup bu da zamanla ilgili olduklarını anlatır.( yani zamanîdirler.) Her şeyin kemâli alettedrictir, bir silsileye bağlıdır.
Her kimde sabır varsa onda kudret-i ilâhiyeden bir şemme-i tecellî vardır. Hele bu şemme-i tecellî sahipleri bir araya gelip de bir de cemaat olurlarsa Allah’ı (c.c) yanlarında bulurlar.

((Bakara 153, Enfal 146))

((Bakara 249, Enfal 166))

“Allah (c.c) sabredenlerle beraberdir.” Bu âyetlere tenezzülât-ı ilâhiyenin ulûhiyetine şahid oluruz. Sabırı gerçekten ortaya koyanlar “sâbirûn” cemaatidir. Bu sebeple (sabr) bunlar metbû gösteriliyorlar. Ayni sabredenler cemaatinin Allah (c.c) ile beraberliği çalışarak kazanılacak hususlarda irade-i ilâhiyenin kulun iradesi arkasından geldiğini yani kulun iradesine tâbi olduğunu ifade etmektedir. Bu rahimiyetin bir hükmü olarak gerçekleşen tenezzül-i ilâhînin kullar hakkında ne büyük bir lütuf olduğunu gösterir. Sabır meselesinin düğüm noktası da burasıdır. Bu tenezzül-i ilâhî bir lütf-u irâdîdir.
Sabır, ef’âl-i mekellefîndendir. Kazanılır ve kaybedilebilir. Fıtrî kabiliyetlerin de sabırda bir hükmü bulunmaktadır. Bunun yanında terbiyenin, alışkanlığın, azîm ve iradenin, imanın önemi de çok büyüktür.

Övülen ve tavsiye edilen sabır iman ve amel-i Salih ile Hak ve hayır yolunda sabırdır. Bu sabır şecaat, cesaret, mertlik, yiğitlik şiârıdır. Gerçekleşmiş musibet ile muhtemel musibetlere gösterilecek sabırlar arasında fark vardır. Uzaklaştırılmasında imkânlar dahilinde acele edilmesi gerekli hususlarda vardır. Her kötülüğe katlanmak, her zillete boyun eğmek, pislikler içine düşüp de her ne pahasına olursa olsun ondan kurtulmaya çabalamamak, çalışmamak, batılda, fenalıklarda saplanıp kalmak, şerre rıza demek olan atalet, zillet ve meskenet, sükûttan ibaret olan duygusuzluk sabır değildir. Allah (c.c) Resûlü (s.a.v) ve müminler azîzdir, izzetlerini korurlar. Şerre rıza şer, küfre rıza küfürdür. Temizliğini bulanmaktan koruyacak inişi çıkışı bulunmayan ayni hiç gazap eseri bulunmayan bir sabırda hayır yoktur. Böyle sabra hilm-i hımarî denir ki mezmumdur.

Allah (c.c) mahlukatta merdivenin basamakları gibi bir tertip yaratmıştır. Sabırsızlar teennî ile hareket edemediklerinden hemen elde edeyim der de basamakları atlamaya kalkar düşer, veya eksik bırakır maksadına eremez. Hırs, bundan dolayı mahrumîyet sebebidir. Sabırsa her sevincin anahtarıdır.

Sabır üçtür:
1–Azabı düşünerek veya hayâ ederek isyana düşmemek konusunda gösterilen sabır :
Bu iman üzere sebat ve haramdan uzaklaşmak için gereklidir. Azabı düşünmek âyet ve hadislere iman ve muhtevasını tasdik gücü verir. Hayâ da marifet, isim ve sıfatların manalarını müşâhede gücü verir. Korku ve hayâ ile masiyeti terkten daha güzeli de muhabbetten dolayı masiyeti terktir. İman üzere sebat kaygısı masiyeti terke teşvik eder, haramdan kaçınmak faydası ise, mubahlardan belki harama ***ürürler diye nefsini alıkoymadır. Masiyetten menedicisi korku olanın kalbi ceza ile, hayâ olanınsa kalbi Allah (c.c) ile beraberdir. Hayâ ihsan makamına daha yakındır. Bu sabır takvâdır, insanı “Allah (c.c) müttakîlerle beraberdir” sırrına mazhar eder.

2–İtaate sabır :
Bu da devamlılık, ihlasa riâyet, ilme uygunlukla elde edilir. İtaat fiili masiyeti terkten daha sağlamdır. Dolayısıyla itaate sabır da masiyete sabırdan daha üstündür. Masiyeti terk itaati tamamlamak içindir. Yasak emir için vardır. Mutlak anlamda maksat bizzat yasak değil emirdir. Yasak emri zayıflattığı için yasaktır. Devamlılık, ihlas ve ilme uygunluktan biri olmadığı takdirde itaat geri kalır .bu sabır mahbûbiyet makamına ulaştırır. Ubûdiyet-i kâmile cânibine sevkeder.

3–Musibetlere gam ve kedere sabır :
Bu da iyi bir mükâfat bekleyerek, ferahlığı umarak, daha önceden verilmiş nimetleri hatırlayarak gerçekleşir. Bu sabır insanı tevekkül ve teslimiyet sahibi kılar. Buradaki sabırsızlık ise Allah’tan (c.c) şikâyet anlamı taşır. Fiillerini tenkit, rahmetini itham, hikmetini beğenmemek, adaletini suçlamak, taksimine itiraz….gibi.

Sabır, terk edilen veya yapılan işin bağlı bulunduğu durumlara göre değişik isimlerle ifade edilir. Veya değişik isimlerle ifade edilen durumlar, makamlar, haller asılda insan başkalarına veya kendi dışında başka sebeplere sabrediyor gözükse bile kendisine, kendine ait güçlere sabrediyordur. Yemek ve içmeye karşı olursa sabır, TOKGÖZLÜLÜK, olmazsa AÇGÖZLÜLÜK Gazap kuvvetiyle ilgili olursa YUMUŞAKLILIK, zıddına ÖFKELENMEK, intikam isteğine karşı olursa AF, zıddına ÖÇ ALMAK, hakkı sahibine vermekle ilgili olursa ADALET, zıddına ZULÜM, şehvete karşı olursa NAMUSLULUK, zıddına ZİNA… denir.
İbni Mübarek, musîbet birdir. sızlanıp sabredemeyince iki olur: Birisi büyük, birisi küçük musîbet. Büyük musîbet odur ki sabredince verilecek sevaptan sabretmediğinde mahrum olmak. Küçük musîbetse bizzat gelen musîbettir, veya şöyle olmayaydı demek musîbettir.

Avamın anladığı şekliyle sabır, bir kimsenin kendisine gelen ilâhî kahra mukavemet etmesidir. Bu anlayışta bir edepsizlik vardır. Zira Allah Teâlâ’nın (c.c) bir kula kahr ile muamele etmesinin sebebi, kulunun kendisine tevazû ve niyazda bulunmasıdır. Verilen belânın kaldırılmasını yine Allah’tan (c.c) istemesidir. Şikayetin yasak olanı Allah’a (c.c) şikayet değil, yalnızca halka olanıdır.
Acısını, Allah’a (c.c) dökmek, derdini anlatmak sabra aykırı değildir. Yakup (a.s) sabr-ı cemîl sözü verdi.Sonra da “Ben kederimi, hüznümü yalnızca Allah’a (c.c) şikayet ediyorum.” (Yusuf /86) dedi. Allah (c.c) Eyyüb (a.s)’ı da ”Allah’ım gerçekten bu dert bana gelip çattı, sen esirgeyicilerin en esirgeyicisisin.” (Enbiya 83) dediği için sabırlı olarak nitelendirdi.
Sabra ancak Allah’ı (c.c) şikayet aykırıdır, Allah’a şikayet değil,


MUSÎBETLERE KARŞI SABRI KOLAYLAŞTIRAN SEBEPLER :
1–Dünyanın fâniliğine inanmak,
2–Musîbetlerin ardından bir ferahlığın geleceğine inanmak. Sızlanmak musibetin sürmesini azaltmadığı gibi sabretmek de uzatmaz. Musibet gelmeden önceki halini unutmamak,
3–Beterin de beteri bulunduğunu düşünmek,
4–Kendi halinden daha kötü durumda olanlara bakmak,
5–Nimetlerin zevalini düşünmek,
6–Musibetlerin bir kahır olarak değil günahlara kefaret olarak, derecelerin yükselmesine sebep olarak geldiğini, fazilet çoğaltmaya yönelik geldiğini bilmek,
7–İnsanı olgunlaştırdığını bilmek.


İTAAT VE MASİYETE DÜŞMEMEYİ GÜÇLÜ KILAN SEBEPLER :

1–Allah’ın (c.c) büyüklüğünü, her şeyi görüp işittiğini bilmek,
2–Kendisine olan muhabbetini düşünmek,
3–Allah’ın (c.c) ihsanını, intikamını, gazabını düşünmek,
4–Musibetin gidişiyle elden kaçacak olanları düşünmek,
5–Allah (c.c) ile olan beraberliğini önemli görmek,
6–Ecelin ansızın gelebileceğini düşünmek,
7–Kötü düşüncelerden kendini korumak: bunlar yerleştiğinde arzular ,sonra istekler, sonra ihtiyaçlar kuvvetlenir irade olur…..
8–Dünyanın zeval bulacağına inanmak
9–Halini Allah’a (c.c) arzetmek ve bildiğine inanmak,
10–Kendisini zillete düşürmek için değil izzete ulaştırmak için yarattığına inanmak.

Musibeti büyüten şeylerse hased, yeis, musibeti hatırlamak ve zikir, şikâyet, sızlanma, esef ve hüzün.
Sabırdan nasibi bulunmayanlar her zaman darlık ve sıkıntı içindedirler. Onların sabırsızlıkları sadece başlarına bir musibet geldiğinde değil dışındaki hallerde de görülür. Kevnî hadiselere karşı mukavemetleri yoktur, her şey onları üzer, genişlik zamanlarında kıymetini bilmezler, zira gözleri başkalarındadır, yokluğa tahammül edemezler. Onlara varlık da yokluk da acı verir. Halbuki;
Su-i zan ehli yanında nîk olan nesne bed,
Ve hüsn-i zan ehli katında bed olan nesne nîk olur.Zannın tesiri illâki vardır.
Bir musibete uğrayanlar Allah’a (c.c) rabt-ı kalp ederek bu halin de biiznillâh geçeceğine, önceleri afiyetle geçen günlerini hatırlayarak inâyet-i ilâhiyenin geleceğine kemâliyle inanırlarsa ve bu halet-i rûhiye ile beklerlerse halâs olurlar. Bunun içinde nefisleri sabra alıştırmalı, itiyad edinmelidir. Bu itiyad acıya katlanmak veya acıyı bırakmak için değil acı verici durumu defetmek içindir.
İman ve İslâm nimetine şükretmek ve bu şükrü ihsan derecesinde gerçekleştirmek kolay değildir. İhsana doğru bu yürüyüşte dahilî ve hâricî iki düşmanla (nefis-şeytan) çarpışılacak, eziyetleriyle uğraşılacak, bunlara karşı müdafaa ve mukabele için mücâhede ve muharebeye mecbur olunacak, zahmet ve meşakkatler görülecektir. Sabra itiyad kazanılmazsa bunlara karşı gelecek olan meûnet-i ilâhiyenin ilk vesilesi yitirilmiş olur. En ufak sıkıntıda korkmak, sızlanmak başlar ve ümitsizliğe düşülür.

Bu anlatılanlardan sonra söylenecek olan tanım şöylecedir :
Sabır nefsin iyi bir iş yapmak veya fenalıktan kaçınmak için acıya, meşakkate tahammül kuvvetidir. Kendisine, kendi kuvve-i gazabiyye, kuvve-i şeheviyyesine kuvve-i akliyesiyle müdahale edemeyen, bunlara karşı sabredemeyenler başkalarına karşı da sabredemezler.

Sabrı itiyad haline getirmenin en iyi yolu oruçtur. Oruç sabrın yarısıdır. Namazın da bu konuda önemi büyüktür. Namaz ve sabırla istiâne etmemiz emredilmiştir. Oruçla kuvve-i gazbiyye ve şeheviyyenin gücü zayıflatılır, namaz ile de hayatımız disipline edilir. Allah (c.c) ile yardım köprüsü kurulur.

İnsanın sabrını hüsnü zannı üzerine bina emesi gerekir ki hem sarı ona mük3afat kazandırsın, hem de sabrettiği o şeyden kurtarsın. Burada ifade edilen hüsnüzan hem Allah (c.c) hakkında, hem de mahlûkatı hakkında sahip olunan hüsnüzandır. Sen de, sabretmen gereken şey de(belâ, mahrumiyet, hastalık… gibi şeyler) Allah’ın (c.c) mahlukûdur ve kudretiyle hareket etmededir. Seni ondan kurtaracak olan da ,sabrına mükâfat verecek olan da O’dur ki aynı zamanda kurtulacak olduğun o şeyi sana gönderen de O’dur.

Allah’ın (c.c) sabûr oluşu :
1–Kullarının saygısız hareketlerini hemen cezalandırmaz,
2–Cezalandırmada aceleci davranmaz,
3–Mühlet verir,
4–Hikmetini sabırla gerçekleştirir,
5–Sabrı, kudretinin kemâline işârettir,
6–Kullarına sabırla muamelede bulunduğu gibi, sabırlı olmalarını da ister.

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin sabırdan nasibi :
1–Sabrı, Allah (c.c )ve mahlukat hakkındaki hüsnüzannına bina edilmiştir,
2–Davette seçtiği yol sabır yoludur : İnsanların fıtratlarını onlara anlattığını, er veya geç kabul edeceklerini, halihazırdaki inkârlarının kalıcı olmadığını, ârızî sebeplerle (kavmî, sosyal, siyasî, nesebî…) olduğunu biliyordu. Sebeplerin (ister ârızî, isterse değişik sebepler olsun) ortadan kalkmasını, kalkması için gayret içinde olmayı seçerek bekliyordu. Bu bekleme O’nun insanları iyi tanıdığını ve haklarında sahip olduğu hüsnüzannını gösterir.
3–Cezalandırmada acele etmez, mühlet verir, sonra da dilerse affederdi,
4–Kendisine karşı yapılan saygısız davranışlara tahammül gösterir, ashabını eğitmeyi sabra binâen gerçekleştirirdi,
5-Ümmetinin de sabır yolunu seçmesini isterdi.

Bizim sabırdan nasibimiz :
1–Dünyada her şeyin, sabırla gerçekleşeceğini beklemek,
2–Sabrı bir yol, bir tarz olarak seçmek,
3–Hüsnüzannımıza binâ etmek,
4–Cezalandırma, eğitme konusunda acele etmemek,
5–İstemediğimiz şeylere sabrederek mükâfat sahibi olmak,
6–Şikâyetçi olmamak, şikâyetimizi Hakk’a arzetmek,
7–Haramlara karşı sabırlı olmak,
8–İtaatte sabırlı olmak,
9-Kendimize karşı sabırlı olmak.


alıntı.

Konu özlem35. tarafından (19-03-13 Saat 15:50 ) değiştirilmiştir.
özlem35. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Okunmamış 19-03-13, 18:09   #2 (permalink)
TECRÜBELİ ÜYE
 
SUMASALI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 30-09-12
Mesajlar: 1.478
Konular: 421
SUMASALI is on a distinguished road
Standart

allah razı olsun
__________________
''yâ leytenî küntü turâbâ"
" keşke toprak olsaydım "...
SUMASALI isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
es sabur esma

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +2 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 15:22.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, yasaya aykırı yada telif hakkı içeren paylaşımları iletişim bölümünden bizlere bildirebilirsiniz