Dilek Duası  

Go Back   Dilek Duası > DİNİMİZ İSLAM > Kur'an-ı Kerim > Kur'an-ı Kerim Tefsiri

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Elmalılı Hamdi Yazır 01 Fatiha Suresi Meali doguasya Kur'an-ı Kerim Meali 1 05-12-12 21:50
Fatiha Suresi Havasıdır dilekduasi HAVAS İLMİ KONULAR 8 04-12-12 17:16
Fatiha ile Hacet Duası Vetala Hacet Duaları Ve İstek Duaları 4 22-10-12 23:46
1 Fatiha Suresi Arapça Okunuşu doguasya Sureler 2 24-11-11 10:53
Fatiha Suresi Okunuşu Ve Mealidir nurcann Sureler 0 12-11-11 04:23

Yeni Konu aç Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 25-11-11, 20:30   #1 (permalink)
doguasya
ziyaretçi
 
Mesajlar: n/a
Konular: 6
Standart Tefsir 01 Fatiha Suresi

Tefsir 01 Fatiha Suresi



İMAM İSKENDER ALİ MİHR TEFSİRİDİR

1- ayet)





1.bi ismi allahi: Allah'ın ismi ile2.er rahmân er rahîm: Rahmân ve Rahîm Rahîm esması ile tecelli eden, rahmet nuru gönderen
AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm
Fâtiha, açıştır. Fâtiha, fetihtir. Fâtiha, Kur'ân-ı Kerim'deki 114 sureden kulların Allah'a yakarışını ihata eden tek suredir. 113 tane surede Allahû Tealâ bize mesajını ulaştırırken Fâtiha suresinde bizim Allahû Tealâ'ya nida edişimiz var.

Fâtiha Suresi insanların Sıratı Mustakîm'e, Allah'a ulaştıran yola nasıl ulaştıklarını açıklar. Bu yolun sonu ise Allah'ın Zat'ıdır. 7. kata ulaşan insan ruhu, 7. katın fetih kapısından içeriye girer. Bu kapı, altındandır. Zemin katta bulunan devrin imamının dergâhındaki altın kapının aynıdır. Zemin kattaki kapı dergâhtan çıkarak Sıratı Mustakîm'e ulaşmayı, 7. kattaki kapı ise Sıratı Mustakîm'den 7. katın içine girmeyi nasip kılar. İçeri girmek söz konusu olduğu için altın zincire kılıçla vurulması üzerine zincirin ikiye ayrılmasıyla altın fetih kapısının açılması ve ruhun 7. kata altın kapıdan girişi ile fetih gerçekleşir. Bu sebeple 7. kattaki bu altın kapıya fetih kapısı denir.

Fâtiha Suresi de, Sıratı Mustakîm'in bu kesimini ihtiva ettiği için Fâtiha adını almıştır.

2-ayet



1.el hamdu: hamd, övgü, sena, manevî ni'metlere şükür2.lillâhi (li allâhi): Allah için, Allah'a3.rabbi: Rab4.el âlemîne: âlemler
AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Hamd ve şükür Allah'a yapılan övgüdür. Allah'ın verdiklerinin karşılığında Allah'a yapılan senadır. teşekkür istikametinde kullanılır.

Hamd, bu dünyanın Rabbine değil; üç asıl, üç onun karşıtı olarak altı âlemi yaratan, yedinciyi de (yokluk) yaratmadan sahiplenen Allah'adır. Hamd, âlemlerin ötesini de ihtiva eder. Hamdin anlamı, şükrün anlamından çok daha geniş bir şuur taşır. Fizik âlemin ötesinden Allah'ın insanlara ulaştırdığı ne varsa hepsi hamdi gerektirir.

Allahû Tealâ'nın bu dünya üzerinde insanlara verdiği maddî ihsanlar için Allah'a şükredilir. Allah fizik âlemin fizik standartlarında herşeyi verir. İnsanlar, Allah'ın verdiği paraya, mala, evlere, çocuklara herşeye şükredecektir.

Kişi Allah'a ulaşmayı dilediğinde, Allah kişinin kalbinde olanları işitir, bilir ve görür. Görür görmez tecelliye başlar. Bu tecellinin vücuda getirdiği gözlerindeki mesturenin, basar hassasındaki gışavetin, kişinin kulaklarındaki vakranın, sem'î hassasının üstündeki , kalbindeki mühürün aç?lmas?, yine kalbindeki ekinnetin alınarak ihbatın konulması, kalbin nur kapısının Allah'a çevrilmesi, göğsünden kalbine nur yolunun açılması, huşûya ulaşması, Allah'ın kişiye gönderdiği rahmet ve fazl, hamdi gerektirir. Kişi mürşidine ulaştıktan sonra ona verilecek olan bütün ni'metler de hamdi gerektirir.

Allahû Tealâ'nın mürşide tâbiiyetten evvel verdikleri ihsan hüviyetindedir. Ne zamanki kişinin başının üzerinde devrin imamının ruhu bir ni'met olarak teşekkül ederse Allah'ın kişiye verdikleri ni'met adını alır. Yeni bir dizaynla artık mürşide tâbî olup başının üzerinde devrin imamının ruhu bulunan bir kişinin Allah'tan aldığı hediyelerin hepsinin adı rızkın ve ihsanın ötesine taşmıştır. Bunlar Allah'ın ni'metleridir.



Ni'metler, maddî ve manevî olarak ikiye ayrılır:
  • Manevî ni'metler için Allahû Tealâ'ya hamdedilir.
  • Maddî ni'metler için Allahû Tealâ'ya şükredilir.
3- ayet



1.er rahmâni: Rahman esması ile tecelli eden2.er rahîmi: rahîm esması ile tecelli eden, rahmet nurunun sahibi
AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allah'ın doksan dokuz esmasından ikisi, Rahmân ve Rahîm esmalarıdır.



Allah'ın insan olarak yarattığı herkeste Allah'ın Rahmân esması tecelli eder. Allah'a inanmayan (ateist) bir kişi de Rahmân esmasından istifade eder. Allahû Tealâ insanların yaşamaları için bir atmosfer yaratmıştır; sularını, yiyeceklerini, gerekli hayvanları temin etmiştir; ihsanda bulunmuştur. Bunları yapan, Rahmân esmasıdır. Allahû Tealâ, o kişiye hayat verir, o da yaşar. Hangi günah seviyesinde olursa olsun bütün insanlar Allah'ın Rahmân esmasından faydalanırlar.
  • Rahmân esması herkes için geçerlidir. Kişi 3. basamakta Allaha ulaşmayı diledikten sonra 14. basamakta mürşidine ihsanla tâbî olur. Bu noktaya kadar Allahtan aldığı bütün ihsanlar Rahman esması ile kişiye ulaşır.
  • Rahîm esması ise, Allah'ın kendisi için tayin ettiği mürşide tâbî olduğu noktada kişiye tecelli etmeye başlar.
12 / YÛSUF - 53: Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun).
Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Muhakkak ki nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet edendir).

Bütün bu ihsanlar ve bunların ötesi, Allah'ın Rahîm esmasıyla tecelli eder. Rahîm esmasıyla Allah'ın gönderdiği rahmetin, fazlın, salâvâtın kişinin iç dünyasında görev yapmasıyla kişi nefs tezkiyesi yapacaktır. Kişi daimî zikre ulaştığında Allah'ın verdiği herşey ni'met hüviyetiyle Rahîm esmasının standartlarını teşkil edecektir.

4-ayet

1.mâliki: malik, sahip2.yevmid dîne (yevme ed dîne): dîn günü,
(kişinin mürşidine ulaştığı ve ruhunun Allah'a doğru yola çıktığı gün)
AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Burada dîn günü, kişinin Allah'a ulaşmayı dileyerek mürşidinin önünde tövbe ettiği, el öpüp "lâ ilâhe illallah muhammeden resûlallah" dediği ve ruhunun Allah'a doğru yola çıktığı gündür.

Fatiha Suresi: "Âlemlerin Rabbine hamdolsun" diyerek başlar. Çünkü Allah'ın gönderdiği rahmet, fazl ve salâvât isimli nurların hepsi bu âlemin dışından gelmektedir. Sıratı Mustakîm üzerinde yapılan yolculuk da ancak rahmet, fazl ve salâvâtla yapılabilir. Nefs tezkiyesi olmadıkça fizik vücudun içinde bir rehine olan nefs, gök katlarının anahtarını ele geçiremez. Geçiremezse ruh Allah'a doğru yolculuğunu yapamaz. Sıratı Mustakîm'e ulaşıp Allah'a ulaşamaz. Fatiha Suresinin bütün âyetleri birbiriyle tam bir uyum halinde ve kişiyi Sıratı Mustakîm'e ulaştırarak, Sıratı Mustakîm üzerinde yolculuğunu yaptıracak olan temelleri kapsar.

Fatihanın (fethin) gerçekleşmesi için yapılacak yolculuk süresince hep Allah'ın, fizik âlemin ötesinden kişiye göndereceği şeyler hükümferma olur ve Allah'ın Rahîm esması faaliyette olur. Allahû Tealâ, kişiyi Sıratı Mustakîm'e ulaştırana kadar kişinin Allah'a ulaşmayı dileme talebine paralel olarak attığı bir tek adıma karşılık, 12 ihsanda bulunur. Bütün bu ihsanlar kişiyi dîn gününe ulaştırmak içindir.



Dîn günü kişi, Allah'tan 7 tane ni'met alır:
  1. nimet: Kişinin başının üstüne devrin imamının ruhu gelir ve yerleşir.
  2. nimet: Kalbinin içine îmân kelimesi yazılır.
  3. nimet:
    3.1. Kişinin günahları sevaba (seyyiati hasenata) çevrilir.
    3.2. Allah'ın o güne kadar verdiği dereceler 1'e 10 iken, o günden itibaren Allah Bakara Suresinin 261. âyet-i kerimesi gereğince 1'e 100 vermeye başlar.
  4. nimet: Ruh vücuttan ayrılarak Allah'a doğru yola çıkar.
  5. nimet: Nefs tezkiyesi başlar.
  6. nimet: Fizik vücut nefs tezkiyesi sebebiyle şeytana kul olmaktan kurtulmaya ve Allah'a kul olmaya başlar.
  7. nimet: Kişinin iradesi güçlenmeye başlar.
Allahû Tealâ dîn gününe, Hakk günü adını da veriyor.

78 / NEBE - 39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder. (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.

Meaba (sığınağa) ulaşmış olan kişinin ruhu Allah'a ulaşır. Öyleyse dîn günü, ruhun vücuttan ayrılarak Allah'a doğru yola çıktığı gündür.

Allahû Tealâ'nın beyan ettiği dîn günü, insan ruhunun vücudundan ayrılarak Hakk'a doğru yola çıktığı, Hakk günüyle aynı gündür.


5- ayet



1.iyyâ-ke: yalnız sen, yalnız sana2.na'budu: (biz) kul oluruz3.ve: ve4.iyyâ-ke: yalnız sen, yalnız senden5.nestaînu: istiane (mürşidimizin kim olduğunu öğrenmek için özel yardım) isteriz
AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ insanı kul olsun diye yaratmıştır:

51 / ZÂRİYÂT - 56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).
Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.
  1. Kişi, Allah'a ulaşmayı dilediği anda 1. kulluk söz konusudur. Düşünce olarak kişinin kafasında Allah'a ruhunu ulaştırmak vardır.
  2. Mürşidine ulaştığı zaman 2. kulluktadır. Kişi mürşide tâbî olduğunda, ruhu orada vücudundan ayrılarak, Allah'a doğru yola çıkar.
  3. Kişinin ruhu Allah'a ulaştığı zaman 3. kulluk söz konusudur.
  4. Fizik vücudunu ahsen kılarak Allah'a teslim ettiğinde 4. kulluk
  5. daha sonra daimî zikre ulaşıp, nefsini de Allah'a teslime edince 5. kulluk gerçekleşir.
  6. İhlâs'a ulaştığında 6. kulluk;
  7. iradesini de Allah'a teslim etttiğinde 7. kulluk gerçekleşir.
İnsanlar dîn günü, Hakk günü Allah'a kul olmak üzere yola çıkmaktadırlar:

35 / FÂTIR - 18: Ve lâ tezirû vâziretun vizre uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salâh(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsih(nefsihî), ve ilâllâhil masîr(masîru).
Ve yük taşıyan birisi (bir günahkâr) başka birinin yükünü (günahını) yüklenmez. Eğer ağır yüklü kimse, onu (günahlarını) yüklenmeye (başkasını) çağırsa bile ondan hiçbir şey yükletilmez, onun yakını olsa dahi. Sen ancak gaybte Rabbine huşû duyanları ve namazı ikame edenleri uyarırsın. Ve kim tezkiye olursa (nefsini tezkiye ederse), o taktirde bunu sadece kendi nefsi için yapar. Ve dönüş (varış) Allah'adır (Nefs tezkiyesi ile ruh Allah'a döner, ulaşır).

Fatiha Suresi, ruhun Sıratı Mustakîm üzerinde yaptığı yolculuğu ve fethi tamamlayan bir suredir. Kur'ân-ı Kerim'in temel suresidir.

"Yalnız senden istiane isteriz."

İstiane yalnız Allah'tan istenen ve Sıratı Mustakîm'le %100 alâkalı bir yardımdır. Ruhun Allah'a doğru yola çıkması için kişi mürşidi önünde diz çöküp, tövbe eder ve devrin imamının ruhu kişinin başının üzerine gelir ve kişinin ruhuna vücudu terketmesini emreder.

İstianenin nasıl isteneceğini ise Bakara Suresi 45 ve 46. âyetler tarif etmektedir:

2 / BAKARA - 45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).
(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.

2 / BAKARA - 46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.

Kişiyi mürşide ulaştıracak olan yardım, Allah'tan istenir. Allahû Tealâ bunun zor bir iş olduğunu ama huşû sahipleri için zor olmadığını ifade etmektedir. Sonra da huşû sahiplerini tarif etmektedir: "Onlar yakîn hasıl ederek, kesin olarak, inanırlar ki ruhlarını ölmeden evvel mutlaka Allah'a ulaştıracaklardır. Ölümden sonra da ruhları Allah'a geri döndürülecektir."

Birincisi kişinin kendi iradesiyle, dünya hayatını yaşarken, ikincisi Azrail (a.s)'ın iradesiyle ölüm anında ruhunu teslim almasıyla olmak üzere iki ayrı şekilde ruhun Allah'a dönüşü söz konusudur.

Kur'ân'ı bilmeyen dîn adamları demektedirler ki: "Ruh vücudumuza hayat veren unsurdur. Bu sebeple Azrail (A.S) gelip, ruhumuzu bizden aldığı için ölürüz." Ama Allahû Tealâ "Ölürsünüz ondan sonra Allah'a döndürülürsünüz" diyerek tam aksini ifade etmektedir.

Allahû Tealâ Secde Suresinde diyor ki:

32 / SECDE - 11: Kul yeteveffâkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn(turceûne).
De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği, sizi vefat ettirecek (öldürecek). Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz."

İnsan vücudundaki elektromanyetik alanlar sona erdiğinde vücudun, ruhu da nefsi de çekme yetkisi kalmaz. Eğer kişinin ruhu vücudundaysa, ruh ve nefs ikisi beraber sigara dumanı gibi vücuttan ayrılırlar. Kişinin ruhu başının sağ tarafında nefsi de sol tarafında yere paralel olarak, vaziyet alır. Vücudun herşeyiyle birer kopyasıdırlar. İnsanlar ne zaman ruhlarını ya da nefslerini görseler kendilerinin aynısını görürler.

Kişi öldüğü zaman eğer ruhu vücudundaysa Azrail (A.S)'ın yardımcıları onu alıp Allah'a götürür. Eğer kişinin ruhu Allah'a ulaşmışsa o ruh Allah'ın katından geri gelir. Ölüm melekleri gene onu alır ve Allah'a götürür. İşte bu ikinci dönüştür. Bakara-46'da Allahû Tealâ'nın ifade ettiği ruhun ikinci defa Allah'a dönüşü, bu sebepledir.

Kişiye mürşidini Allah'tan başka kimse gösteremez. Bu sebeple istiane sadece Allah'tan istenir. Kişi hacet namazı kılar, sabreder, eğer gerçekten Allah'a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ mutlaka mürşidini gösterir. Ama Allah'a ulaşmayı dilemeyen bir insan "ben Allah'a ulaşmayı istiyorum, Allah bana mürşidimi göstermiyor" diyorsa, o kişi bilsin ki, Allah sadece Allah'a ulaşmayı dileyenlere mürşidini gösterir. İstek olsa Allahû Tealâ mutlaka ona mürşidini gösterir. Çünkü Allahû Tealâ, sadece Allah'a ulaşmayı dileyenlerden engelleri alır. Ondan sonra kişi, görür, işitir, idrak eder ve davete icabet eder. Bu engeller alınmadıkça kimse davete icabet edemez.

6 ayet



1.ihdi-nâ: bizi hidayet et, ulaştır2.es sırâte el mustakîme: Sıratı Mustakîm, Allah'a ulaştıran yol
AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm
İstiane, Sıratı Mustakîm'e ulaşmak için istenilmektedir.

Sıratı Mustakîm, insan ruhunu Allah'a ulaştıran yolun adıdır.

6 / EN'ÂM - 87: Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).
Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ruhu ulaştıran yola) hidayet ettik (ulaştırdık).

6 / EN'ÂM - 88: Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ıbâdih(ıbâdihî), ve lev eşrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
İşte bu Allah'ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve eğer şirk koşsalardı, elbette yapmış oldukları şeyler heba olurdu (boşa giderdi).

4 / NİSÂ - 175: Fe emmâllezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve faldın, ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen).
Böylece Allah'a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenleri) ve O'na (Allah'a) sarılanları ise, (Allah) kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, kendisine ulaştıran “Sıratı Mustakîm”e hidayet edecektir (ulaştıracaktır).

15 / HİCR - 41: Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîm(mustekîmun).
Allahû Tealâ şöyle buyurdu: “İşte bu, Bana yönlendirilmiş (Bana ulaştıran) yoldur.”

Kişi Allah'a ulaşmayı dilediği andan itibaren 1. Sıratı Mustakîm'in üzerindedir. Daha sonra kişiyi mürşide ulaştıran 2. Sıratı Mustakîm'dir.

3. Sıratı Mustakîm, Tarîki Mustakîm'i de içerisine alan 4 tane sebîlden oluşur. Vuslatla, Allah'ın Zat'ında yok olmakla, sığınağa sığınmakla noktalanır. Allah'ın Zat'ına ulaşmak, Allah'a mülâki olmak, bu Sıratı Mustakîm ile gerçekleşir.

Mürşide tâbiiyetle beraber, devrin imamının ruhu kişinin başının üzerine gelip, ruhuna vücudu terketmesini emreder. Hangi mürşide tâbî olduysa onu Allah tayin etmiştir:

16 / NAHL - 9: Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne).
Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.

Her mürşidin bulunduğu dergâhtan devrin imamının bulunduğu ana dergâha, gözle görülmeyen yeryüzünün sathına paralel yollar vardır. Bu yollar "sebîl" adını alırlar. Sebil kişinin ruhunu, tâbî olduğu dergâhtan devrin imamının dergâhına kadar ulaştırır. Bundan sonraki kesim Tarîki Mustakîm adını alır.

Kişinin ruhu vücudundan ayrılır ve Allah'a doğru yola çıkmak üzere ana dergâha ulaşır.

Fatiha-5, Fatiha-6 ile Bakara-46 kişinin, ruhunu ölmeden evvel Allah'a ulaştırmaya yakîn hasıl ederek kesinlikle inanan kişileri kapsar. İşte bu kesin inancın sahibi olan insanlar, mürşidlerine ulaşırlar ve ruhlarını Allah'a ulaştıracak olan Sıratı Mustakîm'e, mutlaka ulaştırırlar


7 ayet

1.sırâta: yol2.ellezîne: ki onlar3.en'amte: sen ni'met verdin4.aleyhim: onlara, onların üzerine5.gayri: başka, hariç, değil6.el magdûbi: gadap, öfke duyulanlar7.aleyhim: onlara, onların üzerine8.ve: ve9.lâ ed dâllîne: dalâlette olanlar değil
AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm
Allahû Tealâ, Sıratı Mustakîm'e ulaşan kişinin tarifini vermektedir. Kişi mürşidine ulaştığı zaman eğer Allah'a ulaşmayı diliyorsa yedi şahidin huzurunda bu görünür. Devrin imamının ruhu kişinin başının üzerine gelir, kişinin ruhu vücudunu terkedip Sıratı Mustakîm'e ulaşır. Sadece başının üzerinde ni'met bulunan yani devrin imamının ruhu başının üzerinde olan kişi Sıratı Mustakîm'in üzerindedir. Bu yolculuk, Allah'ın ihsanlarının ni'mete çevrildiği günün sahibine ait olan bir yolculuktur.

Sıratı Mustakîm, Allah'ın gadap duyduğu kişilerin yolu değildir.

Allahû Tealâ, Kendi davetine icabet ederek mü'min olanların duasına, davetine icabet ettiğini ve onları irşada memur ve mezun olma noktasına (iradelerini de Allah'a teslim edecekleri noktaya) kadar götüreceğini ifade etmektedir.

Davete icabet edilmesi veya edilmemesi iki âyet-i kerimede çok açık anlatılmaktadır.

13 / RA'D - 14: Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).
Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.

2 / BAKARA - 186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).

Sahâbe mü'min olmuşlardı; Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî olmuşlardı ve iradelerini de Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınmışlardı:

9 / TEVBE - 100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.

Mü'min olan kişi Allah'a ulaşmayı dileyerek kalbine îmân girendir ve bu kişi Sıratı Mustakîm'in üzerindedir. Sıratı Mustakîm üzerinde olan kişi Allah'a ulaşmayı dileyip, mürşidine tâbî olduğu zaman ni'met sahibi olur.

Allahû Tealâ'nın gadap duydukları kâfirlerdir.

Kâfir ise Allah'a ulaşmayı dilemeyen, kalbinde küfür kelimesi yazan ve Sıratı Mustakîm üzerinde bulunması imkânsız olan kişidir. Fâtiha-7'nin sonunda "dalâlette olanların yolu değildir" buyurmaktadır. Kur'ân-ı Kerim'de Rad suresinin 27. âyet-i kerimesinde Rabbimiz, Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin dalâlette olduğunu ifade etmektedir:

13 / RA'D - 27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
  Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +2 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:57.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, yasaya aykırı yada telif hakkı içeren paylaşımları iletişim bölümünden bizlere bildirebilirsiniz