Dilek Duası  

Go Back   Dilek Duası > DİNİMİZ İSLAM > Kur'an-ı Kerim > Kur'an-ı Kerim Tefsiri

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Ö.N.Bilmen 103 Asr Suresi doguasya Kur'an-ı Kerim Tefsiri 1 15-01-13 00:42
Ö.N.Bilmen 87 A'la Suresi doguasya Kur'an-ı Kerim Tefsiri 0 26-11-11 20:44
Ö.N.Bilmen 105 Fil Suresi doguasya Kur'an-ı Kerim Tefsiri 0 26-11-11 20:07
Elmalılı H.Yazır 81 Tekvir Suresi Meali doguasya Kur'an-ı Kerim Meali 0 25-11-11 16:05
81 Tekvir Suresi Arapça Okunuşu doguasya Sureler 0 23-11-11 20:17

Yeni Konu aç Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 26-11-11, 20:54   #1 (permalink)
doguasya
ziyaretçi
 
Mesajlar: n/a
Konular: 6
Standart Ö.N.Bilmen 81 Tekvir Suresi

Ö.N.Bilmen 81 Tekvir Suresi

Bu mübarek sûre, (Elmesed) yâni: (Ettevbe) sûresinden sonra Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur. Yirmi dokuz âyet-i kerîmeyi içermektedir. Güneşin tekvirini, yâni: Bir şeye sarılarak karanlık bir hâlde kaimi; gibi olacağını bildirdiği için kendisine böyle "Tekvîr sûresi" ve "Küvviret sûresi" adı verilmiştir. Kıyametin vukuuna dair oniki mühim hâdiseden haber verdiği için kendisinden evvelki "Abese" süresiyle aralarında büyük bir irtibat vardır.
Bu sûrei celîlenin başlıca konuları şunlardır:
1. Kıyamette pek müthiş, çeşitli hadislerin, felâketlerin vuku bulacağını ihtar etmek.
2. Kur'an-ı Kerim'in pek yüksek mevki sahibi olan Cibrîl-i Emîn vasıtasiyle indirilmiş olduğuna yemîn etmek.
3. Resûl-i Ekrem'in peygamberliğini ve Kur'an-ı Kerim'in kimler için bir hidâyet öğütü olduğunu teblîğ etmek.
4. Kulların dilemelerinde müstâkil olmayıp Allah'ın irâdesine tabî olduklarını beyan etmek.



1. Güneş, durulduğu zaman.
1. Bu mübarek âyetler, kıyametin ne suretle vuku bulacağını, o zamanda ne garip, müthiş hâdiselerin meydana geleceğini bildiriyor. İnsanlığı irşada, o âhiret günü için hazırlanmağa davet buyurmuş oluyor. Şöyle ki: (Güneş) sarılarak (durulduğu zaman) yâni: Işığı gidip gözlere görünmez bir hâle geldiği vakit ki: Bu âlemin harap olacağı kıyamet günüdür.
"Tekvir" sarık gibi bir şey sarmak, bir şeyin parçalarını toplamak, karanlıkta bırakmak demektir.



2. Ve yıldızlar döküldüğü zaman.
2. (Ve yıldızlar döküldüğü zaman) Hepsi de parlaklığını kaybederek yer yüzüne serp ildiği vakit. Bütün hayat sahipleri ölünce onların semâlarını kandil gibi aydınlatan yıldızlar da sönerek yeryüzüne s aç Nacaktır.
"Inkidâr" düşmek, dağılmak manasınadır.


3. Ve dağlar, yürütüldüğü zaman.
3. (Ve dağlar yürütüldüğü zaman) Yâni: Dağlar, müthiş zelzeleler ile yeryüzünde koparılıp havaya atılacakları vakit ki: Onlar, başların üzerinde bulutlar gibi geçer giderler. Yeryüzü dümdüz, ürünlerden boş bir hâlde kalır.
"Tesyir"; Sürmek, yürütmek ve bezi; cetvel çekilmiş gibi yol yol alaca edip dokumak manasınadır.


4. Ve yüklü develer salıverildiği zaman.
4. (Ve yüklü develer, salıverildiği zaman.) Yâni: bir nice kavimlerce en kıymetli, ehemmiyetli sayılan develer gibi malların da terk edilecek, sahiplerinin ellerinden çıkacağı vakit, bu da kıyamet gününün dehşetini gözler önüne sermektedir ki: insanlar o günde pek kıymetli, lüzumlu gördükleri mallarını, servetlerini bile terk ederek kendi nefisleriyle meşgul olacaklardır.
"İşar" On aylık yüklü develer demektir. Maamafih bundan maksat, bulutlar da olabilir. Çünkü Araplar bulutları yüklü şeylere benzetirler.
"Uttilet" de ihmal edilmiş bir hâlde terk edilmiştir manasınadır.



5. Vahşi hayvanlar, t o p I an ildiği zaman.
5. (Ve vahşî hayvanlar, t o p I an ildiği zaman.) Her taraftan bir yere getirilip cemedildiği veya kısas için mahşere sevkolunduğu vakit. Demek ki: Öyle hayvanlar bile Yarın âhirette geçici bir hayata erdirileceklerdir. Dünyada iken birbirine tecâvüz etmiş olduklarından dolayı haklarında aynı muamele yapılacak, sonra da hepsi öldürülerek toprak kesileceklerdir. Artık hayvanlar, böyle bir muameleye tâbi tutulunca insanlar, haydi haydi kısas cezasına uğrayacaklardır. İlâhî adalet her yönüyle tecelli edecektir.
Bu âyet-i kerime, bu işareti içermektedir. "Huşiret" kelimesi, ölmüş helak olmuş diye de tefsir olunmuştur.



6. Ve denizler ateş ile dolduğu zaman.
6. (Ve denizler, ateş ile dolduğu zaman.) O kadar çokluğuna rağmen yandırılarak nâr hâline geldiği vakit veya altındaki ateşler tutuşturularak denizleri buhar hâline getirdiği gün veyahut aralarından perde kalkarak hepsi de bir araya toplanarak pek büyük bir deniz kesildikleri an.
"Sücciret" yakılarak parlak ateş hâline geldi manasınadır. "Tescir" de parlamak, yakmak, denizi kurutmak, doldurmak ve boşaltmak demektir.



7. Ve ruhlar, çiftleştirildiği zaman.
7. (Ve ruhlar, çiftleştirildiği zaman.) Herkesin ruhu kendi cesedine gidip onunla birleştiği vakit, ikinci sûra üfürülüp herkesin yeniden hayata ereceği zaman veya âhirette mü'mînlerin huriler ile, kâfirlerin de şeytanlar ile beraber bulunacakları gün.



8. Ve diri olarak gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman.
8. (Ve diri olarak gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman.) Yâni: Câhiliyye devrinde Araplarca âdet olduğu üzere onlar, kız çocuklarından utanırlardı veya ihtiyaç endişesinde bulunurlardı. Bu sebeple onların hayatlarına sûikastten geri durmazlardı. Hattâ bâzı kimseler, kız çocukları altışar yaşlarına girince onlara softan veya kıldan bir kaftan giydirirlerdi, bir sahraya götürür orada kazmış oldukları bir kuyuya atarlar, üzerlerine toprak doldururlardı. İşte böyle bir cinayette bulunanların haklarında şiddetli bircezatatbikve o caniyane hâlleri teşhîr edilmek için âhirette o çocuklara öyle bir sual yöneltilecektir.
"Meviide" diri bir hâlde gömülen küçük kız çocuğu demektir.




9. Hangi günahından dolayı öldürüldü diye.
9. (Hangi günahından dolayı..) O biçare çocuk (Öldürüldü diye..) Kendisinden sorulacaktır. Bu sualden maksat, onu öldürmüş olanı susturmak, teşhir etmek, hakkındaki cezayı şiddetlendirmektedir.



10. Ve defter, açıldığı zaman.
10. (Ve defterler açıldığı zaman.) Yâni: Herkesin amel defterleri, ölünce kapatılmış olacaktır, kıyamet gününde ise açılarak, sahibi dünyada iken hayır ve şer adına ne işlemiş ise o sahifede yazılmış görecektir. Hepsini de hatırlayacaktır. Artık hakkında amellerine göre muamele yapılacaktır.



11. Ve Gök giderildiği zaman.
11. (Ve gök giderildiği zaman.) Semâ tabakaları parçalanıp sıyrıldığı vakit.. "Küşitet" deri koyundan soyulduğu gibi semâlarda mekânlarından soyulup çıkarıldı demektir.



12. Ve Cehennem, şiddetle alevlendirildiği zaman.
12. (Ve cehennem şiddetle alevlendirildiği zaman.) Kâfirlerin, azgınların içinde cezaya uğrayacakları o azap mahallinin pek yakıcı, müthiş bir hâle geldiği gün. "Su'iret" alevinin kızdırılması arttırıldı demektir.


13. Ve Cennet yaklaştırıldığı zaman.
13. (Ve cennet yaklaştırıldığı zaman.) Takva sahibi kullar için cennet yüz gösterip az sonra onları saadet alanına alacağı gün. "Üzlifet" yaklaştırıldı, yakınlaştırıldı demektir.


14. Her şahıs, ne hazırlamış olduğunu bilmiş olur.
14. Artık o zaman (her şahıs) dünyada iken o beka âlemi için (ne hazırlamış olduğunu bilmiş olur.) amel defterinde neler yazılmış olduğunu öğrenmiş bulunur. Evet.. Bu oniki âyeti kerîme bildirilen o oniki mühim hâdise meydana geldiği zaman takva ehli, sâlih kullar, maddî ve manevî nimetler, tecelliler içinde kalırlar, inkarcı ve isyankâr kimseler de azaplar içinde çırpımı* dururlar. Binaenaleyh her insan için gerekir ki: Bu pek mühim akîbeti daha dünyada iken güzelce düşünsün, ona göre tavır ve hareketini tâyine çalışarak istikbâlini temine muvaffak olsun..


15. Artık andolsun geri dönen -yıldız- lara.
15. Bu mübarek âyetler de Kur'an-ı Kerim'in yüksek bir makama sahip olan Cibrîl-i Emîn vasıtasiyle Resûl-i Ekrem'e verilen yüce bir söz olduğunu bildiriyor. O Yüce Peygamberin kendisine isnat edilen Cinnet gibi, sihirbazlık gibi noksanlıklardan uzak olduğunu ve Hz. Cibrîl-i yüksek bir makamda görmüş bulunduğunu haber veriyor. Kur'an-ı Kerim'in takva ehli için bir öğüt olduğunu ve âlemlerin Rab'binin irâdesine muhalif bir şeyin meydana gelemeyeceğini beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: (Artık) inkâra imkân yok, (Andolsun geri dönen) yıldız (lara) çekilip toplanan, sinip kaybolan parlak şeylere.



16. Akıp saklanıveren -yıldız- lara.
16. Evet.. (Akıp saklanıveren) yıldız (lara) andolsun.
"Hunnes": Hanis lâfzının çoğuludur. Geri dönen, saklanan şeyler demektir. Ahuların ağaçlıklar arasında gizlenmeleri gibi. "Künnes" de Kani; lâfzının çoğuludur, yuvalarına girip kaybolan şeyler manasınadır. Burada bunlardan maksat, ya Zühal, Müşteri, Merrih, Zühre ve Utarit denilen beş yıldızlardır ki: Gündüzleri kaybolup geceleri doğarlar. Veyahut maksat, bütün yıldızlardır ki: Gündüzleri göze görünmezler, geceleri ise göze görünürler..



17. Ve yöneldiği zaman geceye.
17. (Ve) Andolsun (yöneldiği zaman geceye) veya ardını dönüp gaip olan yeryüzünü karanlıkta bırakan o vakte. "As'ase" kelimesi zıt anlamlı kelimelerdendir, hem geldi ve hem de gitti demektir.



18. Ve açılmaya başladığı zaman gündüze.
18. (Ve) Andolsun (açılmaya başladığı) aydınlanıp parladığı (zaman gündüze.)
"Teneffüs" esasen nefes almak, soluk alıp rahat etmek manasınadır. Burada bir güzel istiare kabilinden olarak parlayıp aydınlığı ortaya çıktı demektir. Sabah olup güneş doğmaya başlayınca sanki sabah vakti sıkıntıdan, hüzün ve kederden kurtulup rahatça nefes almış gibi olacağından o vaktin öyle aydınlanmaya başlamasına teneffüs denilmiştir. Velhâsıl: Gerek gök cisimleri ve gerek gecelerin ve gündüzlerin ortaya çıkışı, birer muazzam kudret eseri olduğundan bunların bu ehemmiyetlerine işaret için kendilerine yemîn edilmiştir.



19. Şüphe yok ki: O, muhakkak bir değerli elçinin sözüdür.
19. Kendisi için yemîn edilen husus, şöylece beyan buyurulur: (Şüphe yok ki: O) yâni: Hz. Muhammed Aleyhisselâm'ın teblîğ ettiği Kur'an-ı Kerim, (muhakkak bir değerli elçinin kelâmıdır.) Yâni: Allah katında azîz, muhterem olan Cibrîl Aleyhisselâm'ın Allah tarafından getirip teblîğ ettiği bir yüce sözdür.



20. Büyük bir kuvvet sahibidir, arşın sahibinin katında yüce bir makama erişmiştir.
20. Evet.. O Elçi.. O Cibril'i Emîn, (Büyük bir kuvvet sahibidir.) Aldığı ilâhî vahyi güzelce ezberlemeye ve Yüce Peygambere getirip teblîğ etmeye hakkıyla kaadirdir. Emrolunduğu şeyleri yapabilmesi için muazzam bir kuvvete sahip bulunmaktadır. (Ve arşın sahibi katında) yâni: Cenab-ı Hak'kın ilâhî vahyi Peygamberlere kavuşturmakla emrolunmuştur.



21. Orada kendisine itaat olunan bir güvenilirdir.
21. Ve O mübarek Cibrîl Aleyhisselâm (Orada) Allah katında veya semâda (kendisine itaat olunmuş bir emindir.) Yâni: Melekler arasında itaat a m az har bulunmuştur. Hepsi de onun emirlerine riayetkardırlar. Kendisi de vazifesini yapma hususunda, Cenab-ı Hak'kın vahyini Peygamberlere teblîğ hususunda emniyete, doğruluğa sahip, günahsızlık ve yücelikle vasıflanmıştır.



22. Ve sizin sahibiniz bir mecnun değildir.
22. (Ve sizin sahibiniz) Dâima kendisine yakın olup arkadaşlık ettiğiniz hâl ve tavırlarını senelerden beri görüp durduğunuz Hz. Muhammed Aleyhisselâm, (bir mecnun değildir.) Onun bütün davranış ve sözleri kendisinin ne kadar büyük bir akıl ve şuura sahip bulunduğunu göstermektedir. İşte onun din adına olan beyanları öyle emîn, değerli bir elçi, yüce bir melek vasıtasiyle aldığı ilâhî vahye dayanmaktadır, yoksa başkalarından aldığı insanî lâkırdılar kabilinden değildir.



23. Andolsun ki: Onu apaçık ufukta gördü.
23. (Andolsun ki:) Muhakkak bir gerçektir ki: O Yüce Peygamber (onu) O Cibrîl-i Emîni (apaçık ufukta gördü.) O mübarek melek, yüce bir surette görünerek Hz. Muhammed Aleyhisselâm'la karşılaşmış bulundu. Yahut Peygamber Efendimiz, Hz. Cibrîl'i Cenab-ı Hak'kın onu yaratmış olduğu suret üzere güneşin doğuş yerinde müşahede buyurdu. "Tacüt'tefasir."



24. Ve O, -Peygamber- gayibe ait hususta cimri değildir.
24. (Ve o) Yüce peygamber, Muhammed Aleyhisselâm (gaybe ait hususta cimri değildir.) İlâhî teblîğ ve lâzım gelen hükümleri ümmetine öğretme ve anlatma hususunda asla cimrilik göstermez, veyahut Kur'an-ı Kerim'in âyetlerini ümmetine teblîğ hususunda asla itham edilmiş değildir, Islâm'i hükümlere, peygamberler tarihine, kavimler tarihine, dünya ve âhirete dair verdiği haberler, bütün vahye dayalı ve her yönüyle hakikate uygundur. Hiç bir kimsenin o pek muhterem Peygambere bir töhmet isnadına selâhiyeti olamaz.
"Zanîn" kelimesi: Cimri manasınadır. Bu kelime, bir kıraate göre de itham edilmiş demektir.



25. Ve O, kovulan bir şeytanın sözü değildir.
25. (Ve o) Hz. Muhammed'in okuduğu Kur'an-ı Kerim, onun haber verdiği dini hükümler (kovulmuş bir şeytanın sözü değildir.) O bir takım inkarcıların iddia ettikleri gibi bir kehanet ve sihir eseri olmaktan münezzehtir. O, ilâhî vahye dayalı, hakikate bağlı, insanlığın saadetini temine vesiledir.



26. Artık nereye gidiyorsunuz?.
26. (Artık) Ey bu hakikati anlayıp itiraf etmeyen inkarcılar!. (Siz, nereye gidiyorsunuz?) Takibedilecek doğru bir yol, ancak İslâmiyet'tir, Hz. Muhammet'in gösterdiği din yoludur. Siz onu bırakıp da başka bir yol bulabilir misiniz, bu ne mümkün!.



27. O, başka değil âlemler için bir öğüttür.
27. (O) Kur'an-ı Kerîm (başka değil) ancak (âlemler için bir öğüttür.) Bütün insanlığa selâmet ve saadet yolunu gösteren bir hidâyet rehberidir.


28. Sizden doğru yolda ya; anı al; isteyen kimse için -bir öğüttür.
28. Evet.. O Kur'an-ı Kerim, ey insanlar!. (Sizden dosdoğru) sakınarak (yaşamak isteyen kimse için..) Bir öğüttür. Dosdoğru bir yolu takip etmek isteyen, istikbâlini güzelce temin etmek gayretinde bulunan her akıllı, düşünen insan için O Kur'an-ı Kerim, en güzel nasihatleri içermektedir. Artık ondan istifâdeye çalışınız, ve her hususta muvaffakiyyatı Cenab-ı Haktan niyaz edin.



29. Ve âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz.
29. Çünkü ey insanlar!. Siz tek başınıza bir irâdeye, bir dilemeye sahip değilsinizdir, hiç bir şeyi siz yaratamazsınız, size o irâdeyi, ihtiyarı veren de yine Cenab-ı Hak'tır. (Ve âlemlerin Rabbı olan Allah dilemeyince siz) bir şeyi (dileyemezsiniz.) Vücuda getiremezsiniz. Binaenaleyh o Kerem Sahibi Yaratıcının sizlere verdiği kabiliyeti kötüye kullanmayınız, hidâyet yoluna kavuşmayı Cenab-ı Hak'tan niyaz ediniz, her hususta O Kerem Sahibi Mabudun emirlerine, yasaklarına riâyette bulununuz ki: Kurtuluş ve selâmete kavuşabilesiniz, Ve başarı Allah'tandır.
  Alıntı ile Cevapla

Okunmamış 15-01-13, 00:39   #2 (permalink)
TECRÜBELİ ÜYE
 
SUMASALI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 30-09-12
Mesajlar: 1.478
Konular: 421
SUMASALI is on a distinguished road
Standart

allah razı olsun
__________________
''yâ leytenî küntü turâbâ"
" keşke toprak olsaydım "...
SUMASALI isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +2 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 14:24.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, yasaya aykırı yada telif hakkı içeren paylaşımları iletişim bölümünden bizlere bildirebilirsiniz