Dilek Duası  

Go Back   Dilek Duası > DİNİMİZ İSLAM > Tasavvuf

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Takva Sahiplerine İlahi İkram Himmet nurcann Tasavvuf 3 30-11-11 05:51

Yeni Konu aç Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 21-11-11, 11:10   #1 (permalink)
Yasaklı
 
Üyelik tarihi: 25-09-11
Mesajlar: 399
Konular: 174
Vetala is on a distinguished road
Standart Tasavvufta Himmet Var mıdır?

Tasavvufta Himmet Var mıdır?

Himmet, sâlihlerden manevî konularda yardım istemek demektir. Bu ise daha çok onların dualarını taleb etmekle olur. Dinimiz, müslümanları başkalarından dua istemeye teşvik eder. Anne babanın, yolcunun, mazlumun duasının reddolunmayacağına dair kaynaklarda rivayetler vardır. Sufiler de tüm müslümanların duasını almaya çalışır. Zira Hakk Teâlâ’nın rahmeti kimin vesilesi ile harekete geçer bilinemez. Allah Teâla bu duaları ister kabul eder, ister ahirete saklar, isterse de reddeder. Başka bir deyişle sâlih ve makbul kul da olsa insanların duasının yüzde yüz kabul edileceğine dair bir garanti yoktur. Hatta bu garanti Peygamber Efendimize (s.a.v) dahi verilmemiştir. Çok sevdiği amcası Ebû Tâlib’in İslam’a girmesi için yaptığı dualar kabul edilmemiş, “Ey Habibim sen dilediğini hidayete erdiremezsin, Allah kimi dilerse onu hidayete erdirir” (Kasas, 56) şeklinde bir ayet nazil olmuştur. Sufiler arasında bazı meşayihin duaları redd olunmaz şeklindeki düşünceler doğru değildir, Allah Teâlâ’nın iradesi olmadan hiçbir insanın duası şefaati ve aracılığı makbul olamaz. Bununla birlikte Allah Teâlâ’nın sâlih kullarının dualarını ve himmetlerini elde etmek için sâlik gayret etmelidir. Peygamberlerin ve onların gerçek mirascıları olan velilerin Allah tarafından kendilerine verilen manevi güçlerini yok saymak da doğru değildir. Onların duaları sebebiyle nice kavimler helak olmuş, niceleri de âbâd olmuştur. Nasıl ki kötü tıynetli insanların, şeytanların negatif enerjisi insanda kötü tesir bırakıyorsa aynı şekilde iyilerin de insan üzerinde pozitif tesiri olmaktadır. Aynı şekilde Allah doktorlara tıp bilgileri sebebiyle Şâfî isminden bir tecelli vermiş, onlar da insanlara şifa verebilmişlerdir. Şüphesiz yüce Rabbimizin verirken de alırken de hiçbir yardımcıya ve şerike ihtiyacı yoktur. Ne var ki Allah Teâlâ hem maddî hem de manevî konularda sebeplere binaen kullarına ihsanda bulunmaktadır, bu O’nun yeryüzündeki sünnetidir. Rabbimizin Hâdî, Mudil, Şâfî, Rezzâk gibi pek çok sıfatları kullar aracılığı ile tecelli etmektedir. Bundan dolayı sâlihlerin himmeti, insanın manevi gelişiminde çok önemlidir. İmam Rabbanî bu konuda: O büyüklerin sözleri, kalp hastalıklarına ilaçtır. Onların bakışları manevi hastalıklara şifadır. (168. mektup) demiştir. Burada önemli olan bu yardımın Allah’tan bilinmesi ve hiçbir varlığa O’ndan ayrı olarak güç atfedilmemesidir. Hayır ve şer her şey sadece Allah’tan gelir, kullar sadece vesiledir.

Bu konuda diğer önemli bir mesele de sâlikin sadece himmete güvenmemesi, kemâlâta ermek için elinden gelen gayreti göstermesidir. Sufiler arasında meşhur olan şu söz bu konuyu gayet veciz olarak açıklamaktadır. Sâlik “Baba himmet” der, şeyh de: “oğul gayret” der.

Soru:
Önceleri tarikat dersleri istidatlı kimselere verilirmiş ama bugün herkese bu tür dersler verilebiliyor? Bunun ölçüsü nedir?

Tasavvuf yolunda ilerlemek için istidat yani maneviyata kabiliyet önemlidir, ama istidadı ölçmek için elimizde bir alet yoktur, bu konuda asıl olan sâlikin istek ve kararlılığı yani kendi iradesidir. Bu sebeple maneviyat yoluna girmek isteyenlere; taleb eden, isteyen manasına tâlib ve mürîd denir. Bu kararlılık neticesinde istidad ortaya çıkar ve gelişir. Başka bir deyişle maneviyata istidadı olsa bile bu yönde ciddi bir talebi bulunmayan bir insanın tarikatta ilerlemesi mümkün değildir. İnsanın tasavvufi eğitime meyletmesi de aslında ondaki istidadın bir göstergesidir. Bununla birlikte bazen Hakk dostları kabiliyetleri sebebi ile göz koydukları sâlikler üzerine eğilirler. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Ömer İbn Hattab ve gerçek ismi Ömer olan Ebu Cehil için “Ya Rabbi, iki Ömer’den birini İslam’a kazandır” diye dua etmesi buna örnek gösterilebilir. Bununla birlikte o (s.a.v) kapısına gelen hiç bir insanı geri çevirmemiş, seviyesine göre onları irşad etmiştir.

Bu konuda önemli olan başka bir nokta da başlangıçta az olan istidadın zaman içinde gelişmesinin mümkün olmasıdır. İnsanlar çeşit çeşit madenler gibi farklı şeylere kabiliyetlidir. Kimsinin hizmete, kiminin ibadete, kiminin okumaya istidadı olur. Manevi rehber herkesin durumuna göre bu kabiliyetleri geliştirir.

Son olarak, kapasitesi fazla olmasa da bazen mürşidler içinde bulunduğumuz asrın özel durumundan dolayı imanı güçlensin, yanlış yerlere gitmesin diye kapısına gelenleri geri çevirmeyip, onlara manevi virdler verebilmektedir. Başka bir değişle bazı sâlikler evliya olmasa bile hiç olmasa eşkıya olmasın diye sohbet meclislerine alınabilmektedir. Bunda da İslam adına umumi bir fayda vardır. Bu tür mülahazalarla maneviyat yoluna kabul edilenler kendilerine verilen fırsatı iyi değerlendirmelidir.

Soru:
Bir yerden ders alıp ta onu yapmayan başka bir tarikattan ders alabilir mi?

Bir yere intisap edipte orada kendi gönül frekansını yakalayamayan ve gerekli ilgiyi bulamayan bir tâlib, eğer kendine daha uygun bir yol bulursa oradan da vazife alabilir. Yani bir yerde başarılı olamayan bir kimseye bütün kapıları kapatmak doğru değildir. Ancak tasavvuf geleneğinde de bu konuda bazı önemli kurallar vardır. Eğer sâlik bir mürşidden istifade ediyorsa onu bırakıp ta başkasına intisap etmesi doğru değildir. Halkımız tarafından maymun iştahlılık şeklinde ifade edilen bu tavır son derece yanlıştır, bir gün oraya bir gün buraya şeklinde yapılan gelgitler hiçbir sâlike fayda vermez. Sufiler bu durumun yanlışlığını ortaya koymak için “bir yerde olan her yerde, her yerde olan hiçbir yerde olamaz” demişlerdir.

Bununla birlikte tasavvuf sevgi işi olduğundan mürid ile rehber arasındaki sevgi ilişkisinin devamlı olması gerekir. Bu konuda İbn Arabî hazretleri şöyle der: Bir sâlik bir mürşide karşı içinde soğukluk ve şüphe duyarsa onun yanından belli süre uzaklaşmalı ve tekrar muhabbeti hâsıl oluncaya kadar geri gelmemelidir. Eğer ona karşı olan muhabbeti tamamen zedelenirse artık kendine başka bir rehber aramalıdır. Aksi takdirde bu beraberlik sâlike zarar verecektir.

Bu sözleri ile İbn Arabî, sâlik ile mürşid arsındaki manevi bağın hiçbir zaman kopmaması ve zedelenmemesi gerektiğini belirtmektedir. Eğer bu bağ tamir edilemeyecek oranda zarar görmüş ise artık bu bağlılıktan bir fayda gelmeyecektir.

Bu konuda başka bir mesele ise sâlikin mürşidinin vefat etmesidir. Bu durumda onun başka bir manevi yola intisap etmesinde hiçbir engel yoktur. Bazı salikler mürşidleri vefat ettiği ve yerine bir vazifeli bırakmadığı halde, oldukları hal üzere devam etmektedirler. Kanımızca bu tür bir tutum doğru değildir. Manevi istifade ancak yaşayan mürşidlerden ulaşır.

Doç. Dr. Süleyman Derin
Altınoluk Dergisi, 2009 - Kasim, Sayı: 285, Sayfa: 028
Vetala isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Okunmamış 30-11-11, 03:27   #2 (permalink)
TECRÜBELİ ÜYE
 
Üyelik tarihi: 16-11-11
Mesajlar: 1.528
Konular: 0
birkul is on a distinguished road
Standart

faydalı bir konu teşekkür ederiz emeğinize sağlık
birkul isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 30-11-11, 04:50   #3 (permalink)
TECRÜBELİ ÜYE
 
Üyelik tarihi: 19-11-11
Mesajlar: 1.534
Konular: 0
varol is on a distinguished road
Standart

teşekkürler elinize sağlık site ve konular çok faydalı
varol isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +2 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:14.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, yasaya aykırı yada telif hakkı içeren paylaşımları iletişim bölümünden bizlere bildirebilirsiniz