Konu: İstiâze
Tekil Mesaj gösterimi
Okunmamış 28-02-14, 15:40   #2 (permalink)
Asr
 
Asr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 30-12-13
Mesajlar: 197
Konular: 75
Asr is on a distinguished road
Standart İSTİÂZE NEDİR?

Sığınmak, korunmak ve sarılmak anlamındaki "a-v-z" kelimesinden türeyen istiâze; şeytanın ve kötü insanların şerrinden, her türlü zarar, bela, âfet ve musîbetlerden Allah'a sığınmak demektir. "Teavvûz" ve "iltica'" ile aynı anlamdadır.
Kur'ân'da istiâze; "eûzû billâhi" (Allah'a sığınırım) (Bakara, 2/67), "eûzü bi'r-Rahman" (Rahman'a sığınırım) (Meryem, 19/18), "eûzü bi Rabbi'l-felâk" (Sabah'ın Rabbına sığınırım) (Felâk, 113/1), "eûzü bi Rabbi'n-nâs" (İnsanların Rabb'ına sığınırım) (Nâs, 114/1) ve "meâzallah" (Allah'a sığınırım, Allah korusun) (Yûsuf, 12/31, 58) cümleleri ile ifade edilmiştir.
Kur'ân okunacağı zaman (Nahl, 16/98) ve şeytan kötü bir düşünce telkin ettiği zaman (A'râf, 7/200) Allah'a sığınılması emredilmiştir. Felak ve Nâs sûrelerinde; yaratıkların, karanlık gecelerin, büyücülerin, hasetçilerin, insanlara kötü düşünceler fısıldayan sinsi vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınılması tavsiye edilmiştir.
Kur'ân'da Musa (a.s.)'ın, hesap gününe inanmayan mütekebbirlerden (Mü'min, 40/27) ve cahillerden olmaktan (Bakara, 2/67); Nuh (a.s.)'in bilmediği bir şeyi Allah'tan istemekten (Hûd, 11/47), Yusuf (a.s.)'ın kendisine yapılan zina teklifinden (Yûsuf, 12/23) ve suçsuz bir insanı cezalandırmaktan (Yûsuf, 12/79) Allah'a sığındığı bildirilmiştir.
Bütün bunlardan anlaşılan o ki insanın; hem kendisinin kötü ve haram olan söz, fiil ve davranışlardan hem de insan, şeytan ve diğer varlıkların şerrinden, hoşlanmadığı şeylerden ve sahip olduğu nimetleri kaybetmekten Allah'a sığınması gerekmektedir.
Yegâne sığınılacak ve kendisine sığınanları koruyabilecek olan Allah'tır. Bunun için mü'minin; her söz, iş ve görevine Allah'ın adı ile başlar. "Eûzü billâhimineş-şeytâni'r-racîm" (Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım) cümlesi ile Allah'a sığınır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.); nimet ve sıhhatin yok olmasından, ilâhî azap ve gazaptan (Müslim, Zikir, 96), delirmekten, hastalıklardan (Ebû Dâvud, Vitr, 32), cehennemden, zenginliğin, kulak, göz, kalp ve cinsel organın şerrinden (Ebû Dâvud, Deavat, 68, 74), açlık ve hıyanetten (Ebû Dâvud, Vitr, 32), âcizlik, tembellik, korkaklık, bunaklık ve cimrilikten, kabir azabından, hayat ve ölüm fitnesinden, ağır borçtan, düşmanların galip gelmesinden (Buhârî, Deavat, 35), canlıların ve her şeyin şerrinden (Müslim, Zikr, 61, 62), zulmetmekten ve zulme uğramaktan (Ahmed, V, 191) sapmaktan ve saptırmaktan (Ebû Dâvud, Edeb, 103), küfürden (Nesâi, İstiaze, 16), huyların, amellerin ve arzuların kötüsünden (Tirmizî, Deavat, 126), boğulmaktan, yanmaktan (Nesâi, İstiaze, 61) ve kederden (Buhârî, Deavat, 36) Allah'a sığınmıştır.
Namaz dışında Kur'ân okumaya başlarken, namaz içinde `sübhâneke' duasından sonra, `besmele'den önce `eûzü' çekilmesi sünnettir. Atâ İbn Sirîn ve Nehâî gibi bazı âlimler Nahl sûresinin 98. âyetindeki "Kur'ân okuduğun zaman Allah'a sığın (eûzü çek)" emrini vücûb kabul ederek Kur'ân okumak isteyen kimsenin mutlaka eûzü çekmesi gerektiğini söylemişlerdir.
Kur'ân okumaktan maksat, Kur'ân'ı anlamak, emir ve yasaklarına uymaktır. Kur'ân okumaya başlanacağı zaman "istiâze" emredilmesi buna yöneliktir. Şeytan'ın vesvesesinden kurtulmak, Kur'ân'ı iyi düşünüp anlayabilmektir.
Eûzü billâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm cümlesi Kur'ân'dan bir âyet değildir. Bu cümlenin dayanağı Nahl sûresinin 98. âyetidir.
__________________
“Olmayacak duaya amin deme” dedi… Oysa dua’yı kabul eden Rabbim’di... Olmayacağını nereden bilebilirdi…
Asr isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla