Tekil Mesaj gösterimi
Okunmamış 12-11-11, 19:46   #2 (permalink)
nurcann
ÖZEL ÜYE
 
nurcann - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 16-08-11
Mesajlar: 4.200
Konular: 1624
nurcann is on a distinguished road
Standart

Asya'da Büyük Hun împaratorluğu'ndan sonra Türklerin ikinci büyük imparatorluk olarak kurduğu Göktürk Devleti, "Türk" sözünü ilk defa resmî devlet adı olarak alan Türk devletidir. Göktürkler, çok az bir Türk kütlesi dışında Orta Asya'da yaşayan bütün Türkleri birleştirerek devlet çatısı altına almışlardır.

Devletin yıkılmasından sonra, dört bir tarafa yayılan Türk boyları, gittikleri yerlere Türk adını ve Göktürklerin idarî, siyasî, askerî ve ekonomik geleneklerini taşımışlardır. Göktürk döneminde gelişen Türkçe de, sonradan Orta Asya, Türkistan, Maveraünnehir, Kuzey Hindistan, İran, Anadolu, Irak, Suriye ve Balkanları etkisi altına almıştır.

Göktürk çağında (VI. - IX. asırlar) Orta Asya'da Töles, Tarduş, Uygur, On-Oklar (Karluk ve Türgişler), Kırgız, Oğuz gibi Türk boyları ile Kitan, Tatabı, Dokuz-Tatar, Otuz-Tatar gibi Türk-Moğol soyundan kavimler ve nihayet Türklerle karışmış bulunan Basmıllar yaşıyorlardı.

Yaratılış ve türeyiş efsane ve destanlarına göre Göktürkler Mete Hunlarından gelmektedir. Destanlarda görülen dişi bir bozkurt (aşina)tan türeme ve bozkurtun rehberliğinde yeni yurtlara göç etme şeklindeki inanışlar, Asya Hunları ve Göktürklerde aynıdır.

Destanlarda belirtilen tarihî olaylar, Çin'in kuzeyinde kurulan Kuzey Liang Hun Devleti'nin Tabgaçlar tarafından yıkılışına uygun düşmektedir. Buradan kaçan 500 kişilik bir Türk zümresi Juan- Juanlara (Avarlar) sığınmış ve sonra Altay Dağları'nın eteklerine yerleşmişlerdir. Güney Hun Devleti'ndeki hanedan üyeleri ile Mete'nin de içinden çıktığı "Tu-ku" ailesine bağlanan bu zümre Göktürklerin atalarıdır.
Göktürkler tarih sahnesine çıktıkları anlarda Altay Dağları'nın doğu eteklerinde geleneksel sanatları "demircilikle uğraşıyorlar ve Juan-Juanlar (Avarlar)a silâh üretiyorlardı. Juan-Juanlara federatif bir şekilde bağlı olan Göktürklerin bilinen ilk şahsiyeti, devletin kurucusu olan Bumin'in dedesi Tuvu idi. Büyük Yabgu unvanını taşıyan Tuvu'nun oğlu "Şad" olarak anılmaktaydı.



İdare Ve Ordu

Devleti Kağan ünvanlı hükümdar yönetirdi. Kağan'da Bilgelik, Alplık ve Erdemlilik özellikleri aranırdı. İl denilen ülkeyi bilgili, kahraman, özü sözü doğru, erdemli devlet başkanı yönetirdi. Kağan'ın vazifeleri arasında savaş gücüyle devleti kurma ve düzene koyma, yeni alınan yerlere iskân, töre yani kanunları düzenlemek, halkı doyurup giydirmek vardı.Ülke geniş bölge teşkilatı gereğince Doğu ve Batı olmak üzere ikili devlet sistemine göre idâre edilirdi.

Kağanın eşine hatun denirdi.Kağandan sonra gelen en yüksek rütbe Yabguluktur'. Göktürkler, devlet idaresinin en soylu, tecrübeli Türk boylarının elinde kalmasına dikkat etmişlerdir.Önceleri sayısı bir olan Yabgu’ya, devlet genişledikçe ihtiyaç çoğalmış, Batı Türkistan gibi bölgelere de yenileri atanmıştır. Şehzadelere Tigin veya Tegin, Şad; eşlerine de Konçuy adı verilirdi. Tiginler, genel valilik, başkomutanlık gibi önemli memuriyetleri yaparlardı. Boy hükümdarına Kan (Han) denmektedir. Tarkan, Çur, Apa, Tudun,Yıldıy büyük memuriyetlerdendir.

Göktürk ordusu, yükselme döneminde Asya’nın en güçlü askeri kuvvetiydi. Ordunun üçte ikisi süvari, biri de piyadeydi. Akınlarda ve savaşlarda süratli hareket etmek esastı. Gece ve gündüz sıkı yürüyüşle yol alan ve atlarına nöbetle binen Türk süvarisi, hiç ümit edilmedik anda, hiçbir haber alma şansı bırakmadan düşman ordusuna saldırırdı. Savaşta düşman asker miktarı yüzbinleri bulursa, Türk ordusu kırdırılmazdı. Bozkır taktiği ile ilk önce geri çekilinirdi. Merkez üssünden ayrılan düşman, vurkaç ve gerilla savaşı ile yıpratılıp, ani baskınla yok edilirdi.Göktürklerin bayrak ve tuğlarının tepesinde altından yapılmış kurt başlı heykel bulunurdu. Tuğ ile davul da bağımsızlık sembolleriydi.

Göktürklerin başkenti Ötüken’dir. Burası Orhun Irmağı ile Selenge Irmağı'nın Tarim kolu arasında, ormanlar içinde bitki örtüsü ve suyu bol bir şehirdi. Ötüken’den başka Barshan, Çargelen-Çumgal, Çaldıvar, Atbaş, Şirdakbeg, Nanageldi, Fergana, Yassıkugart, Çikircik başlıca Göktürk şehirleridir.

Göktürklerde karar, seçim, insan ve hayvan sayımı için ziyafetli devlet meclisi mahiyetinde Kenğeş Meclisi toplanırlardı.



Tuğ

Doğu Göktürk kağanlarından Şipi Kağan (始畢可汗 609~619), Suy Hanedanın son ve Tang Hanedanı’nın ilk yıllarından Çin’in iç siyasetine müdahale etmiştir. 617 yılında Çin otoritesine karşı isyan eden Çinli general Liang Şitu (梁師都)’na kendi askerlerini komuta ettirmiş ve Tadu Bilge Kağan (大度毘伽可汗) unvanı ve kurt başlı tuğ (Çince: 狼頭纛, pinyin: láng tóu dào)’u armağan vermiştir.Aynı şekilde Liu Vuşu (劉武周)’a Dayan Kağan (定楊可汗) unvanı ve kurt başlı tuğu vermiştir.



Sanat Ve Edebiyat

Orta Asya'da yapılan araştırma ve kazılarda Göktürkçe yazılı eserler bulunmuştur. Para, taş ve ağaç üzerine yazılan metinlerden, para ve taşlar üzerine yazılanlar günümüze kadar gelmiştir.İlk Türk abidelerinde yazılara altıncı yüzyılda rastlanmıştır. Bunlar kısa metinlerdir. Elde kalan Bengü Anıtları, Orhun Yazıtları veya 'Türük Bengü Taşları' da denen üç büyük yazıttır. Taşların üzeri oyulmak suretiyle yazılmıştır. Bu yazıtlar; Göktürk Kağan'ı Bilge Kağan, Kül Tigin ve Vezir Bilge Tonyukuk adlarına yazılıp, dikilmiştir. Yazıtlar kireç taşına yontularak yazıldığından zaman ve açık havanın tahribatına maruz kalıp, bozulmuştur. Bu yüzden bazı satırları ve birçok kelimeleri okunamaz durumdadır. Kül Tigin kitabesi, içlerinde en az tahribata uğrayanıdır.

Orhun abidelerinin yazıldığı Göktürk alfabesi 38 harflidir.Türklerin milli alfabesi olan bu yazı sisteminde 4 sesli, 9 birleşik, 25 de sessiz harf bulunmaktadır.Kelimeler birbirinden iki noktayla ayrılır. Türklerin İslam dinini kabülünden önce yazılan Orhun abideleri, muhteva olarak Türk tarihi ve kültürü bakımından önemlidir. Abidelerde; Türklerin yabancıların siyasetine alet olduğu zamanlarda bozulduğu, devlet kademelerinde bilgili ve ehil olmayan kadronun iş başına getirildiği zaman idare mekanizmasının iyi çalışmayıp, ahalide hoşnutsuzluk görüldüğü, yabancı kültürünün Türk birliğini zedeleyip, şahsiyetini kaybettirdiği, hitabet sanatına uygun bir anlatımla verilmiştir.Türk milletinin en zor şartlarda bile içinden kuvvetli şahsiyetler çıkıp, ülkeyi kurtarıp, devleti yeniden kurup, güçlendirdiği anlatılan abidelerde, devlet tecrübesi yanında Türklüğün, bağımsızlık fikrine yer verilmiştir.Ayrıca bu, kağanların millete hesap vermesidir.

Bilge Kağan abidesinde bugünkü dille şöyle denmektedir:
Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer denizi delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir. Ey Türk Milleti! Kendine dön.Seni yükseltmiş Bilge Kağanı’na, hür ve müstakil ülkene karşı hata ettin, kötü duruma düşürdün. Milletin adı, sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım.Kardeşim Kül Tigin ve iki Şad ile ölesiyle bitesiye çalıştım... Bu kağanlık sadece Asya tarihini değil Türk siyasi tarihini ve aydınlatan anıtlar bıraktı, Orhun yazıtları. Göktürkler'in Göktanrı olarak adlandırılan bir inanca sahip oldukları tarih araştırmacıları tarafından dile getirilmektedir. Orhun yazıtları bu görüşü doğrulamaktadır. Müslüman olmadan önce tarihte ilk kez Türk adını devlet adı olarak kullanmış Göktürklerin dini Göktanrı diniydi.

GöktürkçeTurk Oguz begleri, budun, esidin uze tenri basmasar asra yir telinmeser Turk budun ilinin, törüngün kim artati udaçı ertiTürkiye TürkçesiTürk Oğuz beyleri, ulus, işitin; üstte gök Tanrı basmasa, altta yer delinmese, Türk ulusu, ülkeni, töreni kim atar, bozar.




Göktürklerin Kuruluş Mitolojisi

Çin yazılı kaynaklarına göre (550-557 yılın tarih kronikileri), Göktürklerin kökleri Orta Asya Hunlar'dan gelir. Göktürklerde hükümdar soyunun adı yazılı Çin kaynaklarına ve Türk sözlü geleneğine göre Asen (Asena veya Zena) 阿史那 dir.Bu kaynaklarda Göktürk Kağanlığını kuran Asena veya Zena ailesi kendi tanımlamada dişi bir kurdun soyundan geldiği anlatılmaktadır.
Asena/Aşina/Zena/Aşına ailesinin, yalnız bir erkek çocuk hayatta kalmak üzere, katliama uğramış olduğu söylencesinde Göktürklerin erken tarihinde bir soyun topluca kıyımının toplumsal bilinci etkilediği bilinmemektedir.

Devletin doğu kanadını yöneten İşbara
İşbara'nın bir sözü:
Size bağlı kalacak, haraç verecek kıymetli atlar hediye edeceğim. Fakat dilimizi değiştiremem.Dalgalanan saçlarımı sizinkine benzetemem. Halkıma çin giysileri giydiremem. Adetlerimizi, kanunlarımızı değiştiremem. İmkan yoktur.Çünkü bu bakımlardan milletim fevkalade hassastır, adeta çarpan tek bir kalp gibidir.
Bizans elçisine verilen cevap:
O Romalılar siz değil misiniz ki on dille konuşursunuz ve herkesi aldatırsınız? Siz Romalılar niçin bizim elçilerimizi Kafkaslar üzerinden Bizans'a götürüyorsunuz ve Roma'ya gidilecek başka yol yoktur diyorsunuz? Yani biz, yollar geçilmez, her taraf arızalı, dağlık taşlık zannedelim de Roma İmparatorluğuna hücum etmeyelim mi? Böyle düşüneceğimizi mi sanıyorsunuz? Fakat biz Dinyeper nehrinin nerede bulunduğunu, Tuna'nın nereye aktığını iyi biliriz
nurcann isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla