Dilek Duası  

Go Back   Dilek Duası > DİNİMİZ İSLAM > Kur'an-ı Kerim > Kur'an-ı Kerim Tefsiri

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Ö.N.Bilmen 103 Asr Suresi doguasya Kur'an-ı Kerim Tefsiri 1 15-01-13 00:42
Ö.N.Bilmen 104 Hümeze Suresi doguasya Kur'an-ı Kerim Tefsiri 1 05-12-12 03:24
Ö.N.Bilmen 114 Nas Suresi doguasya Kur'an-ı Kerim Tefsiri 1 12-11-12 13:36
Ö.N.Bilmen 105 Fil Suresi doguasya Kur'an-ı Kerim Tefsiri 0 26-11-11 20:07
102 Tekasur Suresi Arapça Okunuşu doguasya Sureler 0 23-11-11 19:33

Yeni Konu aç Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 26-11-11, 20:12   #1 (permalink)
doguasya
ziyaretçi
 
Mesajlar: n/a
Konular: 6
Standart Ö.N.Bilmen 102 Tekasur Suresi

Ö.N.Bilmen 102 Tekasur Suresi

Bu mübarek sûre "El-Kevser" sûresinden sonra Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur. Sekiz âyet-i kerîmeyi içermektedir. "Tekâsür"den, yâni: Çokluk kuruntusundan haber verdiği için kendisine bu tekâsür adı verilmiştir. Bundan evvelki "El-Kâria" sûresinde kıyametin dehşetli vasıfları ve sâlih kullar ile isyankâr kimselerin akıbetleri bildirilmişti. Bu sûrede de insanların nihayet âhirete gidip cehennemi görecekleri ve birer suale tâbi olacakları bildirildiği için bu iki sûre arasında büyük bir münâsebet vardır.


1. Siz o çokluk kuruntusu oyaladı.
1. Bu mübarek sûre: İnsanların çoklukları ile böbürlendiklerini, fânî şeylere güvendiklerini kınıyor. Öyle kibirli yaşayanların ileride cehennemi göreceklerini ve cehaletlerini anlayarak nasıl bir suale mâruz kalacaklarını ihtar buyurmaktadır. Şöyle ki: Ey gafil, güzelce düşünmeden mahrum kimseler!. (Sizi o çokluk kuruntusu) O elde etmiş olduğunuz fazlaca varlık ile iftihar sevdası (oyaladı.) sizi meşgul etti, sizi kulluk vazifelerini yerine getirmekten alıkoydu, ebedî selâmet ve saadetinize vesîle olacak olan ibâdetlerden, hayırlı muamelelerden mahrum bıraktı.
"Tekâsür" Fazlaca şeyler ile övünmek, iftihar etmektir.
"İI ha" de eğlenceye düşürmek, insanı eğlenceye sevkederek oyalamak, yapılması uygun olan şeylerden alıkoymak manasınadır.
"Lehv" ise insanı meşgul eden şeydir. Neticesinde bir sevinç olsun olmasın, fakat sonra kendisinde bir sürür, bir sevinç olan bir şey ile insanı meşgul eden herhangi bir harekete, bir eğlenceye lehv ismi verilmiştir ki, İslâm ahlâkına aykırı olanları haramdır.


2. Tâ ki: Kabirleri ziyaret ediverdiniz.
2. (Tâ ki:) Siz ey bencil şahıslar!. Yalnız ellerinizde ki malların çokluğu ile değil, ölmüş gitmiş olan millet fertlerinizin, baba ve dedelerinizin çokluğu ile de övünerek o sebeble (kabirleri ziyaret ediverdiniz.) bizim şu kadar ölmüş büyüklerimiz vardır diyerek onlar ile de iftiharda bulundunuz, diğer bir tevcihe göre de siz ey gafil topluluk!. Öyle maddî, fânî bir servetinizle, bir kuvvetinizle ölünceye değin, kabirlere gidip düşünceye değil övünmeye daldınız, bütün ömrünüzü öyle çabuk geçen şeyler uğrunda sarf ettiniz, hakikî istikbâlinizi hiç düşünmediniz...
Bu sûre-i celîlenin iniş sebebi hakkında deniliyor ki: "Elhakümüt-. tekâsürü.."ensârdan iki kabîle hakkında nazil olmuştur ki: Onlar, Benu Harîse Benül Hars kabileleri idi, onlar, mallarının ve kabîle fertlerinin çokluğu ile birbirlerine karşı iftiharda bulunuyorlardı, hattâ kabristanlara da giderek ölmüş gitmiş olan kabîle fertlerinin çokluğu ile övünmeye devam ediyorlardı. Halbuki, onların böyle iftiharda bulunmaları, boş bir hareket idi, akıllıca bir düşünce neticesi değildi, "Tefsir-i Merağı".
Velhâsıl bu âyet-i kerîme, kâfirlerin varlıkları ile câhilce bir şekilde yaptıkları böbürlenmelerini ve kabirleri de böyle bir iftihar sebebiyle ziyaret etmelerini kınamaktadır. Yoksa Kerem Sahibi Yaratıcının verdiği nimetlerin kadrini bilmek, onların şükrünü yerine getirmeye çalışmak, onlar ile başkalarına karşı iftihar edici bir vaziyet almayıp mümkün mertebe İslâm cemiyetine yardımda bulunmak; güzel ve övülmüş bir vasıftır. Kabirleri ziyarete gelince bu da öyle övünmek maksadile değil, sırf ölmüş din kardeşlerimizi fatihalar ile anmak, onlardan bir ibret almak, bizim de bir gün hayatı terk edeceğimizi düşünerek üzerimize düşen vazifeleri vaktîle yapmaya çalışmak gibi, bir maksada dayalı olunca bu ziyaret, meşrudur, makbuldür. Nitekim İbni Mesut Radiyallâhü Anh'ın rivayet ettiği bir hâdis-i sahih şöyledir.
: Ben sizleri kabirleri ziyaretten nehyetmiştim, imdi kabirleri ziyaret edin, çünkü o ziyaret, sizi dünyada takva üzere yaşatır, ve size âhireti hatırlatır, sizi gafletten uyandırır, "Câmi-i Sagîr" işte böyle bir maksatla kabirleri ziyaret etmek, kadınlar için de caizdir. Elverir ki: Nâmahrem kimseler ile karışık bir hâlde bulunmasınlar, bu mes'ele, fıkıh kitaplarımızda, ve özellikle "Dürr-i Muhtar" da bildirilmiştir.


3. Öyle değil, ileride bileceksinizdir.
3. İşte Hak Teâlâ Hazretleri, öyle kibirlice, câhilce bir tarzda hareket edenleri kınayarak buyuruyor ki: (Öyle değil...) O aldığınız kibirlice vaziyet, doğru değildir. Öyle fâni şeyler ile iftihar edip de akıbetinizi temin edecek şeyleri elde etmeğe çalışmamanız, uygun olamaz. (İleride) Ne kadar hata etmiş olduğunuzu (bileceksinizdir.) böyle câhilce, gafilce bir hâlde devam eder iseniz, fâideli amellerde bulunmaz iseniz ne kadar aldanmış olduğunuzu ölünce anlamış olacaksınızdır.


4. Sonra öyle değil, ileride bileceksinizdir.
4. Allâh-ü Teâlâ Hazretleri, ilâhî tehdidini kuvvetlendirmek ve o gafillerin nazarı dikkatlerini çekmek için tekrar buyuruyor ki: (Sonra öyle değil...) O gururlu ve övünerek yaptığınız hareketleriniz, hiç uygun değildir. Bu hakikati (ileride bileceksinizdir...) bu hareketlerinizin cezasını âhirette görünce ne kadar hatalar içinde yaşamış olduğunuzu öğrenmiş olacaksınızdır.


5. Vaz geçin, sizin anladığınız gibi değil, eğeryakın bir bilgi ile bilecek olsa idiniz, -öyle yapmazdınız .-
5. Ey gafiller!. Artık (Vaz geçin) öyle kibirli hareketlere nihayet verin, (sizin anladığınız gibi değil) Ey inkarcılar!., (eğer yakın bir bilgi ile bilecek olsa idiniz...) yâni: Yaptığınız kibirlice hareketlerin ne kadar boş, ne derece çirkin şeyler olduğunu yakın bir şekilde bilmiş olsa idiniz öyle yapmazdınız, istikbâlinizi düşünürdünüz, çokça servetiniz, fâni varlığınız, sizi oyalamazdı, güzel amellerde bulunarak bir ebedî saadete aday bulunmuş durdunuz, sizin bilginiz ise haddizatında bir cehaletten başka değildir. İstikbâlinizi aydınlatmak ve temin edemeyen âdi bir bilginin haddizatında ne kıymeti olabilir?


6. Andolsun ki, cehennemi mutlaka göreceksinizdir.
6. (Andolsun ki:) Muhakkak, takdir edilmiş durumdur ki, ey hayatlarını bir câhilce gurur ile zayi eden kimseler!.. (O cehennemi mutlaka göreceksinizdir.) İnkarcılar için, yalnız dünyaya çalışıp âhireti terk edenler için takdir edilmiş olan cehennemi elbette ki; müşahede edeceksinizdir, onun ne kadar korkunç bir azap mahalli olduğunu anlayacaksınızdır.


7. Sonra onu elbette ki : Çıplak gözle göreceksinizdir.
7. (Sonra onu) O cehennemi (elbette ki, Aynel'yakin göreceksinizdir.) pek açık, yakın bir mahiyette müşahede etmiş olacaksınızdır. Mahşer âleminde böyle bir görüşte bulunacaksınızdır. Bunda asla şüphe yoktur. Binaenaleyh bu akıbeti düşünün de daha fırsat elde iken kurtuluş çaresini temine çalışın, öyle gafilce bir hâlde yaşayıp durmayınız.



8. Sonra and olsun ki: O gün her nimetten muhakkak sorulacaksınızdır.
8. (Sonra andolsun ki,) O cehennemi göreceğiniz zaman (her türlü nimetten muhakkak sorulacaksınızdır.) şimdi dünyada iken nail olduğunuz sıhhat ve selâmetten, servet ve kudretten, çoluk çocuktan, yâni: Sizi Kerem Sahibi Mabudumuza itaatten, şükürden meşgul kılmış olan her türlü dünyevi varlıklarınızdan, kendilerine iftihar edip, lezzet almış bulunduğunuz şeylerden muhasebeye tâbi tutulacaksınızdır. Artık bu akıbeti düşününüz de ona göre hayatınızı tanzime çalışınız, sonra pişmanlık fâide vermez.
Bu sual, bir görüşe göre yalnız kâfirler hakkında vâki olacaktır. Diğer bir görüşe göre de mü'minler de, kâfirler de, dünyadaki nimetlerinden dolayı bir suale tâbi olacaklardır. Şu kadar var ki: Kâfirler hakkındaki sual bir kınama sualidir, çünkü, onlar, nail oldukları nimetlerin şükrünü yerine getirmemiş, küfür içinde yaşamışlardır. Müminlerin hakkındaki soru ise bir şereflendirme sorusudur, onların şükür vazifesini yerine getirmiş olduklarını teşhirdir. Çünkü: Mü'minler, şükür etmiş, itaatte bulunmuşlardır, "Tefsİr-i kebîr."
Aslında insan, dünyada yaşadıkça her dakika ilâhi nimetlere nail olmaktadır. Vücudumuzun sıhhati, güzel havaları teneffüs etmemiz, lezzetli suları içmemiz, gıda maddelerini elde edebilmemiz, birer büyük nimettir. Bu nimetlerden dolayı bizim vazifemiz de bunları bize ihsan buyuran Kerem Sahibi Yaratıcımıza şükür ederek üzerimize düşen kulluk vazifelerini yerine getirmeye çalışmaktan ibarettir. Cenab-ı Hak, cümlemizi bu hususta muvaffakiyetlere nail buyursun. Peygamberlerin efendisi hürmetine âmin.
  Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +2 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 21:21.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, yasaya aykırı yada telif hakkı içeren paylaşımları iletişim bölümünden bizlere bildirebilirsiniz