Dilek Duası  

Go Back   Dilek Duası > DİNİMİZ İSLAM > Kur'an-ı Kerim > Kur'an-ı Kerim Tefsiri

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Ö.N.Bilmen 103 Asr Suresi doguasya Kur'an-ı Kerim Tefsiri 1 15-01-13 00:42
Ö.N.Bilmen 72 Cin Suresi doguasya Kur'an-ı Kerim Tefsiri 0 26-11-11 21:13
Ö.N.Bilmen 87 A'la Suresi doguasya Kur'an-ı Kerim Tefsiri 0 26-11-11 20:44
Ö.N.Bilmen 95 Tin Suresi doguasya Kur'an-ı Kerim Tefsiri 0 26-11-11 20:23
Ö.N.Bilmen 105 Fil Suresi doguasya Kur'an-ı Kerim Tefsiri 0 26-11-11 20:07

Yeni Konu aç Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 26-11-11, 21:15   #1 (permalink)
doguasya
ziyaretçi
 
Mesajlar: n/a
Konular: 6
Standart Ö.N.Bilmen 71 Nuh Suresi

Ö.N.Bilmen 71 Nuh Suresi

Bu mübarek süre, "En-Nehl" süresinden sonra, Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur. Yirmi için kendisine böyle "Nün süresi" adı verilmiştir. İnkarcıların azabına dair bir acil; numune irtibat vardır.
Başlıca konuları şunlardır:
1. Nüh Aleyhisselâm'ın, kavmini ne şekilde îmana davet etmiş olduğunu beyan.
2. Hz. Nuh'un aralıksız dâvetine, nasihatlerine ve ilâhî nîmetleri beyanına rağmen kavminin ne kadar inkarcı, putperestçe hareketlerde bulunmuş olduklarını tasvir.
3. O inkarcı kavmin daha sonra nasıl boğularak ateşin azaba kavuşmuş olduklarını ihtar.
4. Nüh Aleyhisselâm'ın yakarışlarını ve Cenab-ı Hak'dan temennilerini hikâye.


1. Muhakkak biz, Nuh'u kavmine gönderdik, kendilerine bir elem verici gelmeden evvel kavmini korkut diye.
1. Bu mübarek âyetler, Nüh Aleyhisselâm'ın Allah tarafından kavmine Peygamber gönderilmiş olduğunu bildiriyor ve O Yüce Peygamber'in kavmini ne şekilde ilâhî dine davet edip kendilerini ikaz ve irşada çalışmış bulunduğunu beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: (Muhakkak biz) Yâni: Kudret ve azametle vasıflanmış olan ilâhî zâtıma, (Nuh'u) O Yüce Peygamberi (kavmine gönderdik) onu zamanındaki bütün insanlara bir Peygamber tâyin ettik (kendilerine) küfürlerinden dolayı alelacele (bir elem verici gelmeden evvel kavmini korkut diye) O Yüce Peygamber'e emrettik, tâ ki: O kavmin bir mazeret ileri sürmesine bir selâhiyetleri kalmasın.


2. Dedi ki: Ey kavmim!. Şüphe yok ki, ben sizin için apaçık bir korkutucuyum.
2. Hz. Nüh da Peygamberlik vazifesini îfa için (dedi ki: Ey Kavmim!. Şüphe yok ki, ben sizin için apaçık bir korkutucuyum.) Küfür ve isyan içinde yaşar durursanız büyük bir ilâhî azaba uğrarsınız, kendinizi o azabın kahr pençesinden kurtaramazsınız.


3. Şöyle ki: Allah'a kullukta bulunun ve ondan korkun ve bana itaat eyleyin.
3. (Şöyle ki: Allah'a kullukta bulunun) O'ndan başkasına tapmayın, Onun bütün dini hükümlerine riâyete çalışın (O'ndan korkun) O Yüce Yaratıcının azabından korkarak, O'nun rızâsına aykırı şeylerden kaçının (ve bana itaat eyleyin.) bu tekliflerimi, nasihatlerimi kabul ederek bunlara riâyette bulunun.


4. Sizin için günahlarınızı bağışlasın ve sizi takdir edilmiş müddete kadar tehir etsin. Muhakkak ki, Allah'ın takdir ettiği vakit gelince sonraya bırakılamaz, eğer bilir kimseler oldu iseniz.
4. Evet.. Şu size emr ve tavsiye ettiğim şeyleri kabul ediniz ki: (Sizin için günahlarınızı) Cenab-ı Hak (bağışlasın) câhiliyet devrelerindeki hatalarınızı, kusurlarınızı affetsin ve örtsün, hakkınızda ilâhî lütuf tecellî eylesin, (ve sizi) îman ve itaat etmeniz şartı ile (takdir edilmiş) olan (müddete kadar tehir etsin.) Sizi yaşatsın, hemen
sekiz ayet-i kerimeyi içerir. Nuh Aleyhisselâm'ın kıssasını içermiş olduğu gösterdiği için kendisinden evvelki Mearic süresi ile aralarında büyük bir kahredip cezalandırmasın. Şu da (muhakkak ki: Allah'ın takdir ettiği vakit gelince) Kitabın aslında yazılmış,, tesbit edilmiş olan hayat müddeti son bulunca artık o vakit (sonraya bırakılmaz.) Kimse onu tehir edemez (eğer bilir kimseler oldu iseniz?.) bunu bilir, tasdik edersiniz, tebligatımı kabul ederek isyanınıza son verirsiniz. Binaenaleyh, ey Nûh kavmi!. Eğer siz böyle küfür ve isyan içinde yaşar durursanız, bu hâlde hakkınızda takdir edilmiş olan azap vakti ertelenmez, hemen meydana gelerek hepinizi kahr ve tenkil eder. Artık bu akıbeti düşünün..
İslâm âlimleri, bu âyet-i kerîme ile delil getirmişlerdir ki: İbâdet ve itaat gibi, sıla-i rahme riâyet gibi, ruhları güzel ahlâk ile temizlemek ve arındırmak gibi güzel ameller, ömrün artmasına birer vesiledir. Cenab-ı Hak, bu amellerin sahipleri için ömürlerini ziyâde takdir buyurmuş olur, nitekim bir hadîs-i = Akrabayı ziyaret ömrü artırır) buyurmuştur.
Binaenaleyh insan elinden geldiği kadar güzel amellerde bulunmaya çalışmalıdır.

5. Dedi ki: Yârabbü. Ben kavmimi hakikaten gece ve gündüz davet ettim.
5. Bu mübarek âyetler de Nûh Aleyhisselâm'ın Cenab-ı Hak'ka nasıl duada bulunmuş olduğunu gösteriyor. Kavmini nasıl irşada çalıştığını, kavmi hakkında ne kadar nasihatlerde bulunduğunu hikâye buyuruyor. Buna rağmen o kavmin ise ne kadar hakkı kabulden kaçınmış olduklarını şöylece teşhir buyurmaktadır. Nûh Aleyhisselâm, Cenab-ı Hak'ka yakarmada bulunarak (Dedi ki: Yârabbü.) Ey benim Yaratanım, Veliyi nimetim!. (Ben kavmimi hakikaten gece gündüz) sürekli olarak bir hikmet ile, bir güzel öğüt ile Allah'ın birliğini ikrara ve ibâdet ve itaate (davet ettim) peygamberlik vazifemi İfaya çalıştım.


6. Benim davetim, onlar için kaçmaktan başka bir şey arttırmadı.
6. (Benim davetim) Öyle sürekli ve hayır diler vaiz ve nasihatim (onlar için) o inkarcı kavme karşı (firardan başka bir şey arttırmadı.) onlar kendilerine yaptığım davetten, verdiğim nasihatlerden kaçınıp durdular.


7. Muhakkak ki: Ben onlar için mağfiret buyurasın diye kendilerini her ne zaman davet etti isem parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve elbiselerine hüründüler ve ısrar ettiler ve böbürlenmekle böbürleniverdiler.
7. Yârabbü. (Muhakkak ki, ben onlar için) O inkarcı kavmim hakkında (mağfiret buyurasın diye kendilerini her ne zaman) Allah'ın birliğini, ikrara, ibâdete devama ve mahlûkata tapınmaktan kaçınmaya (davet ettim ise) o inkarcılar, bu davetimi kabul etmediler, bilakis (parmaklarını kulaklarına tıkadılar) tâ ki: davetimi işitmesinler (ve elbiselerine hüründüler) beni görmemek için rubaları içine sokularak saklandılar (ve) küfür ve isyanlarında (ısrar ettiler) o fena vaziyetlerine devam edip ondan ayrılmak istemediler (ve bir böbürlenmekle böbürleniverdiler) hakkı kabulden kaçınarak kibirli bir vaziyet aldılar.


8. Sonra muhakkak ki: Ben onları apaçık davet ettim.
8. (Sonra muhakkak ki: Ben onları) O inkarcı kavmi (apaçık davet ettim) dini hükümleri onlara açıkça tebliğ edip bildirdim, kendilerini uyanmaya davet ettim.



9. Sonra şüphesiz ki: Ben onlar için ilân ettim ve onlara gizliden gizliye de bildirdim.
9. (Sonra ben şüphesiz ki, ben onlar için ilân ettim) o dinsizleri tekrar tekrar ve açıkça tevhîd dinine davet eyledim (ve onlara gizliden gizliye de) muhtaç oldukları dinî meseleleri (bildirdim) muhtelif, farklı üslûp ile onları ıslâha çalıştım.


10. Artık dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyiniz, şüphe yok ki: O, çok mağfiret buyurucudur.
10. (Artık) Onlara (dedim ki:) bu küfür ve isyanı terk ederek tevbekâr olunuz, kerem ve merhamet sahibi (Rab'binizden mağfiret dileyiniz) geçmiş günahlarınızı yarlıgasın, onlardan dolayı sizi cezalandırmasın (şüphe yok ki. O) Yüce Yaratıcı (çok mağfiret buyurucudur.) tevbe eden kullarını afv eder ve günahlarını örter, onları dünyada da, âhirette de nimetlere, selâmetlere kavuşturur.


11. Üzerinize semayı bol yağmurlar ile gönderir.
11. Bu cümleden olarak (Üzerinize semâyı) gölgeliği veya bulutları (bol yağmurlar ile gönderir.) O sayede geçiminize sebep olan meyvelere, hububata, fazla ürünlere nail olursunuz.
"Midrar" birbiri peşine yağmuru çok olan bulut demektir.


12. Ve size mallar ile ve oğullar ile yardım eder ve sizin için bağlar, bostanlar kılar ve sizin için ırmaklar vücuda getirir.
12. (Ve) Yüce Yaratıcınız (size mallar ile ve oğullar ile imdat eder.) sizi büyük servetlere ve bir nice evlât ve torunlara nail buyurur (ve sizin için bağlar, bostanlar kılar) nice bahçeler, bitger sahalar nasibeder. (Ve sizin için ırmaklar vücuda getirir.) O sebeple de ürünleriniz çoğalır, ihtiyacınız giderilir. Evet. Kusurlarını bilip istiğfarda bulunan, Allah'ın yardımı ile refaha kavuşur, muhitlerinde bir yükselme yüz gösterir, bir çok ihtiyaçlardan kurtulur.
Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulmuştur:: Şüphe yok ki: Eğer şehirler, kasabalar ahâlisi îman edip sakınsalar elbette onların üzerlerine gökten ve yerden bereketler açıveririz.


13. Size ne oluyor ki: Allah için bir azamet ummuyorsunuz..
13. Bu mübarek âyetler de Nûh Aleyhisselâm'ın kavmine daha başka ilâhî kudretin eserlerini ve Allah'ın nimetlerinin vasıtalarını ve insanlığın yaratılışının mahiyetini de beyan ederek onları uyanmaya, Allah'ın birliğini kabule davet buyurmuş olduğunu öylece bildirmektedir. Hazret-i Nûh, kavmine hitaben şöyle de diyordu ki: Ey kavmim! (Size ne oluyor ki:) Ne mâni var ki, siz (Allah için bir azamet ummuyorsunuz) Allah'ın büyüklüğünü düşünmüyorsunuz, onun kudret ve azametine inanmış bulunmuyorsunuz, siz, o Yüce Yaratıcının kudret eserlerine hiçbir takdir gözü ile bakmaz mısınız?. Nedir bu sizdeki gaflet ve cehalet?.


14. Halbuki, sizi muhakkak türlü türlü derecelerde yaratmıştır.
14. (Halbuki,) O Yüce Yaratıcı (sizi muhakkak türlü türlü derecelerde) muhtelif şekillerde (yaratmıştır.) siz başlangıçta birer döl suyu idiniz, sonra kan parçası, et parçası, kemik sahibi oldunuz, sonra da bir insan olarak varlık sahasına atıldınız. Bütün bu muhtelif, ibret verici hâdiseler, değişiklikler, bir hikmet sahibi yaratıcının varlığına, kudret ve azametine birer parlak delil değil midir?. Ne için siz, kendi yaradılışınızı da hiç düşünmüyorsunuz!.


15. Görmediniz mi ki: Yedi göğü nasıl tabaka tabaka yaratmıştır.
15. Ey gafiller!. (Görmediniz mi?) Hiç fezaya taraf bakıp ta gök cisimlerini görür olmadınız mı?, (ki:) Kâinatın Yaratıcısı Hazretleri (yedi göğü nasıl tabaka tabaka yaratmıştır.) onların bâzısı, bâzısının üstünde olarak birbirine uygun bir şekilde, bir harikulade biçimde vücuda getirmiştir. Bunlar, ne kadar büyük birer kudret eseridir.


16. Ve onlar da ay'ı bir nûr kılmıştır, güneşi de bir çirağ yap-mıştır.
16. (Ve) O Hikmet Sahibi Yaratıcı Hazretleri (onlarda) o gök levhalarında (ay'ı) o parlayan ay'ı (bir nûr kılmıştır.) onunla geceleri yeryüzü aydınlanmaktadır. (Güneşi de bir çırağ kılmıştır.) onunla da geceleri zulmetleri gidiyor yeryüzü aydınlıklar içinde kalıyor. Gerçek şu ki: Ay, birinci gökte, güneş ise dördüncü gökte ise de bu göklerin birbirini kuşatmış veya şeffaf oldukları için onların hangi birinde bulunan böyle nûranî, ışık saçan bir kudret hârikası, onların hepsinde bulunmuş gibidir.


17. Ve Allah sizi yerden bir ot olarak bitirmiştir.
17. (Ve) Ey insanlar!. Şunu da düşününüz ki: (Allah) u Teâlâ Hazretleri (sizi yerden bir ot olarak bitirmiştir.) Yâni: sizin ilk babanız Hz. Adem'i topraktan yaratmıştır, yahut sizin asli maddeniz olan döl sularını yer yüzündeki nebatatdan meydana gelen gıda maddelerinden vücuda getirmiştir. İşte, insanlar, bu şekilde gelişip büyüyerek hayat sahasına atılmış bulunmaktadırlar.


18. Sonra bizi orada iade edecektir ve sizi bir çıkarışla çıkaracaktır.
18. (Sonra) da ey insanlar!. O Yüce Yaratıcı (sizi orada iade edecektir.) yâni: Siz ölünce yine topraklara atılacaksınız, yine toprak kesileceksinizdir. (ve) Sonra da kabirlerden (sizi bir çıkarışla çıkaracaktır.) hepinizi de mahşere sevk buyuracaktır. Bütün bunlar, birer hakikattir.


19. Ve Allah; sizin için yeri bir döşeme kılmıştır.
19. (Ve) Şunu da düşününüz ki: (Allah, sizin için yeri bir döşeme) bir sergi, bir yatak (kılmıştır) yeryüzünü ikâmetinize elverişli bir hâle getirmiştir. Üzerinde istediğiniz gibi
oturabilirve dolaşabilirsiniz.


20. Tâ ki: Ondan geniş geniş yollara gidiveresiniz.
20. (Tâ ki: Ondan) O yeryüzünden (geniş geniş yollara gidiveresiniz.) dilediğiniz gibi seyahatlerde bulunabilirsiniz, ticaretinizi vesaire geliştirebilesiniz. Bütün bunlar, ey insanlar!. Sizin hakkınızda birer lütuftur. Artık bu nimetlerin kadrini bilip şükrünü İfaya çalışmak icâbetmez mi?. Artık nedir şu inkarcı ruhi durumunuz?İşte Nûh Alyehisselâm, kavminin dikkatlerini böyle nefİslerdeki ve di; âlemdeki delillere çekmek istemi; çeşitli ilâhî nimetlere nail olduklarını kendilerine bildirmiş, onları selâmet ve saadete kavuşturmak hayır dileğinde bulunmuştu.Ne yazık ki: O kavim, bu pek yüce hayır isterliği takdir edememiş, yine inkârlarında devam edip durmuşlardı.
"fi E a e" geniş yollar her türlü yollar, iki dağ arasında açıklık manasınadır.


21. Nûh dedi ki: Yârabbi.. Şüphe yok ki: Onlar bana isyan ettiler ve malı ve evlâdı kendisine hüsrandan başka bir şey arttırmayan kimseye tâbi oldular.
21. Bu mübarek âyetler de Nûh kavminin isyanlarından, aldatıcı kimselere tâbi olmalarından ve putlarına düşkün bulunmalarından üzülmüş olan Nûh Aleyhisselâm'ın kavminden Cenab-ı Hak'ka şikâyette bulunduğunu gösteriyor. O kavmi kendi reislerinin nasıl saptırmış olduklarını ve sonunda o kavmin dinsizlikleri yüzünden suda boğulup ateş azabına kavuşmuş bulunduklarını haber vermektedir. Şöyle ki: (Nûh) Aleyhisselâm, yalvarmasına ve şikâyetine devam ederek (dedi ki: Yârabbi!. Şüphe yok ki, onlar) o kavmim (bana isyan ettiler) kendilerine tebliğ ettiğim dini hükümleri kabul etmeyip dinsizliklerinde devam edip durdular (ve malı ve evlâdı kendisine hüsrandan başka bir şey arttırmayan kimseye) dinsiz reislerine (tâbi oldular.) dünyanın fâni gösterişine kapılarak büyük gafletler, cehaletler içinde kaldılar, bir hidâyet rehberini bırakarak öyle saptırıcı, felâkete aday kimselere uydular.


22. Ve pek büyük bir hile ile hile eder oldular.
22. Evet.. O kendilerine tâbi oldukları zındıklar, onlara pek çok fenalıklar yaptılar (Ve pek büyük bir hile ile hile eder oldular.) O kavmi Allah'ın dininden mahrum bıraktılar. Peygamberlerine karşı düşmanca bir tavır almalarına sebebiyet verdiler.


23. Ve dediler ki: Tanrılarınızı bırakmayınız, ne Veddi ve ne Süvai ve ne Yegusi ve Yeukı ve Nesri terk eylemeyiniz.
23. (Ve) O aldatıcı şahıslar (dediler ki:) Ey kavmim!. Sakın (tanrılarınızı bırakmayınız) onlara tapınmaya devam ediniz, özellikle (ve Veddi ve ne Süvai ve ne Yegusi ve Yeuki ve Nesri) bu adlar ile anılan putları. Sanemleri (terkeylemeyiniz) Nuh'un Rab'bine ibâdette bulunmayınız.
Bu putlar, heykeller câhiliyet zamanında Arabistan'a da intikâl etmişti, Arap kabilelerinden her biri, bu put suretlerinden birine tapınmakta bulunuyordu.
Bunlardan başka Lât, Uzza, Menat, Esaf, Naile, Hübel adında da bir takım putlar var idi. Hübel, sanemlerin en büyüğü sayılarak Kabe'nin üstüne konulmuştu. Esaf, Naile ve Hübel adındaki putlar, Mekkelilere ait bulunuyormuş, bunlara dair "Essiracül'münİr" de geniş bilgi vardır.


24. Ve muhakkak ki: Bir çoklarını sapıklığa düşürdüler. Ve -Yârabbi! Sen de- o zâlimlere sapıklıktan başkasını arttırma.
24. (Ve muhakkak ki:) O Reis geçinen bozguncu kimseler, bu putlara halkı tapındırmak sureti ile (birçoklarını sapıklığa düşürdüler.) bu putlara bir çok kavimlerin tapmaları asırlarca devam etmiş oldu (ve) Hz. Nûh da o bozguncuların öyle aldatmalarını görünce Cenab-ı Hak'ka niyaz ederek dedi ki: Yârabbi!. Sen de (o zâlimlere sapıklıktan başkasını verme) onlar öyle kendi küfürleri içinde yaşadıkları gibi başkalarını da küfre düşürmeğe çalıştıkları için artık onlar, hidâyetten mahrum kalmış, sapıklığa lâyık olmuşlardır.



25. Günahlarından dolayı suda boğuldular, sonra ateşe atıldılar. Artık kendileri için Allah'ın ötesinde yardımcılar bulamadılar.
25. Artık o inkarcı kavim (günahlarından dolayı) Peygamberlerini inkâr edip küfürlerinde devam etmek istedikleri için (suda boğuldular) bir tufan azabı ile helak oldular. (Sonra ateşe atıldılar.) kabir azabına tutuldular ve âhirette de, ebedi olarak Cehennemde yanıp yakılacaklardır. (Artık kendileri için Allah'ın ötesinde yardımcılar bulamadılar.) o kendilerinden faide bekledikleri putlarından bir faide göremediler.
Artık ne kadar sapıklıkta bulunmuş olduklarını anladılar, ne yazık ki: Artık pişmanlıkları boşunadır. Ebedi olarak azap çekip duracaklardır. İşte küfrün cezası!.


26. Ve Nûh dedi ki: Yârabbü. Yeryüzünde kâfirlerden bir şahıs bırakma.
26. Bu mübarek âyetler de Nûh Aleyhisselâm'ın mü'minlerin lehinde ve kâfirlerin de aleyhinde nasıl dua ve niyazda, temennilerde bulunmuş olduğunu göstermektedir.
Şöyle ki: (Ve Nûh) Aleyhisselâm, münacatına devam ederek (dedi ki: Yârabbü.) Ey kerem ve hikmet sahibi olan Mabudum!. (Yeryüzünde kâfirlerden bir şahıs bırakma) Hepsini de helak et, lâyık oldukları cezalara kavuştur.


27. Şüphe yok ki: sen onları bırakırsan kullarını sapıtırlar ve facirden, kâfirden başkasını da doğurmazlar.
27. (Şüphe yok ki: Sen) Ey Yüce Yaratıcı!, (onları) O senin birliğini, benim Peygamberliğimi inkâr eden kâfirleri yeryüzünde (bırakırsan kullarını saptırırlar.) başkalarını da, îmandan mahrum bırakarak kendileri gibi küfre, sapıklığa düşürürler. Artık öyle zararlı kimselerin yok olmasını temenni, bir dinî vazifedir.


28. Yârabbü. Bana ve babama, anama ve haneme mü'mîn olarak giren kimseye ve mü'min erkekler ve mü'mîn kadınlara mağfiret buyur ve zâlim için helakten başkasını arttırma.
28. (Yârabbü.) Ey Kerem, merhamet sahibi Mabudum!. (Bana ve babama ve anama) yâni: Mü'minlerden olan ana-babama veya Hz. Âdem ile Havva'ya (ve haneme) ikâmetgâhıma veya gemime veya mescidime (mü'mîn olarak giren kimseye ve) mutlaka olarak (mü'mîn erkeklere ile mümîn kadınlara mağfiret buyur.) onların insanlık icabı meydana gelen kusurlarını affet ve ört. Hz Nuh'un bu duası ile eşi ve oğlu Ken'an hariçte kalmışlardır, çünkü onlar, îmandan mahrum bulunuyorlardı, (ve) Yârabbü. (Zâlimler için) Küfre düşerek nefislerine zulmde, hıyanette bulunmuş kimseler için (helakten başkasını arttırma) onları kahret, rahmetinden uzak bırak. Çünkü onlar, hem kendi nefisleri hakkında, hem de, başkaları hakkında en zararlı, en zulümkâr kimselerdir. Hz. Nuh'un bu duası kabul olunmuş, artık o küfürlerinde ısrar edip duran zâlim kavim, tufan dalgaları arasında mahvolup cezalarına kavuşmuşlardır. İşte küfrün akıbeti böyle bir felâketten başka değildir. Hak Teâlâ Hazretleri cümlemizi îman feyzinden mahrum bırakmasın Amin..
  Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +2 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 13:03.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, yasaya aykırı yada telif hakkı içeren paylaşımları iletişim bölümünden bizlere bildirebilirsiniz